Valon Bölgesi’nde yer alan Dinant’a gelmekteki baş amacımız Adolphe Sax Müzesi’ni ziyaret etmekti. Şehre geldiğinizde ilk dikkatimizi çeken şey her tarafı süsleyen dev saksafonlar oldu. Burası Adolphe Sax ile özdeşmiş bir yer çünkü bu güzel şehrin Dünyaca ünlü olmasını bizzat kendisi sağlamış.
06 Kasım 1814 tarihinde Dinant’ta doğan Sax, hem kaşif, hem bestekar hem de enstrüman yapımcısı. Kısacası olağan üstü bir luthier. Luthierlik
Avrupa’da 1500’lü yıllardan beri süre gelen bir meslek. Luthier olabilmeniz için müziğe hakim olmanız, nota seslerini doğru çıkartan müzik aletleri yapabilmeniz gerekiyor.
Bu mesleği görünce ülkemizde Çalgı Yapım Bölümü olan bir üniversite var mı diye merak edip baktım. Evet bu bölüm Anadolu ve Ege üniversitelerinde varmış. Bu alanda gençlerimizin yetişiyor olması bence de çok önemli.
Gezginler için yazımın bundan sonraki bölümlerinde müze ile ilgili işinize yarayacak detaylı bilgiler vereceğim.
Adolphe Sax Müzesi’ne Ulaşım
Müzeye ulaşmak için öncelikle Dinant’a gelmelisiniz. Arabanız yoksa buraya hem Brüksel’den hem de Leuven’den tren ile gelebilirsiniz. Belçika’da tren yollarında gezginler için 2 güzel uygulama sizi bekliyor.
Otomatlardan ya da SNCB sitesine girip telefon uygulamasından Weekend Ticket alırsanız hafta sonu olmak şartı ile geri dönüşler için ücret alınmıyor. Örneğin Leuven’den Dinant’a gelmek ve dönmek için kişi başı 15,8 € ödüyorsunuz. Aynı yolculuğu hafta içi standart bilet ile yaparsanız 29 € ödersiniz. Yani Belçika’da trenle (Belçika sınıra yakın sınır ötesi şehirler dahil) nereye giderseniz gidin hafta sonu gidin.
Diğer bir uygulama ise Youth Ticket. 26 yaşına kadar geçerli. Bu bilete ise standart ücretin yarısı kadar bir ücret ödeniyor. Yaşınız uygunsa ve hafta sonu ise gerçekten harika…
Leuven’den gelecekseniz önce Ottignies (28 dk)’e ulaşıp buradan aktarma ile Dinant’a (61 dk) gitmeniz gerekiyor. Brüksel’den gelecekseniz yaklaşık aynı sürede Dinant’a aktarmasız bir şekilde ulaşabilirsiniz.
Tren istasyonundan Charles De Gaulle Köprüsü’ne geldiğinizde köprü üzerine sağlı sollu dizilmiş her biri kendi ülkesini temsil eden saksafon heykelleri arasından devam ederseniz şehirde kendini en belli eden yapı olan Dinant Notre Dame Kilisesi’ni sola doğru biraz geçince aynı adlı caddede bulunan Adolphe Sax Müzesi’ni ulaşabilirsiniz.
Adolphe Sax Müzesi’ne Giriş Saat ve Ücretleri
Müze her gün 09:00–19:00 saatleri arasında açık. Giriş ise ücretsiz.
Adolphe Sax Müzesi
Sax, 6 Kasım 1814 tarihinde bugün müze olarak gezdiğiniz evde doğmuş. Hem annesi hem de babası da Luthiermiş. French Horn denilen enstrüman üzerinde birçok değişiklik yapmışlar. Onlardan etkilen Sax, 15 yaşında kendine özgü flüt ve klarnetini geliştirerek bir yarışmaya katılmış. Daha sonra 1928 yılından itibaren okul eğitimine devam ederken Brüksel Kraliyet Konservatuarı’nda bu iki enstrümanın performansının yanı sıra şan eğitimi de almış.
Malesef hayatı hiç de sıradan değilmiş. Sax birçok kez ölümle karşı karşıya kalmış. 2 yaşındayken 3 kat yükseklikten düşmüş, kafasını bir taşa çarpmış ve herkes onun öldüğünü düşünmüş. 3 yaşındayken borik asit dolu bir kaseyi süt sanarak içmiş, yine aynı yaşlarda bir iğne yutmuş. 9 yaşındayken bir uçurumdan düşüp bacağını kırmış. 11 yaşındayken kızamık hastalığına yakalanıp 9 gün boyunca komada kalmış. Ergenlik çağına girdiğinde barut patlamasından dolayı vücudunda ciddi yanıklar oluşmuş ve bir keresinde sıcak bir dökme demir sacına düşünce sol tarafını tamamen yakmış. Cilalı mobilyaların kuruduğu bir odada uyuduğundan kazara zehirlenmekten ve boğulmaktan birkaç kez kurtulmuş. 14 yaşına geldiğinde vagon kapısına kaptırdığı kolunu kırmış. 19 yaşındayken genç Sax’ın başına bir parke taşı çarpınca beyin sarsıntısı geçirip nehre düşmüş orada da neredeyse boğuluyormuş. 23 yaşında ise içtiği bozuk şaraptan dolayı ölümden dönmüş.
Annesi bile “O, talihsizliğe mahkum bir çocuk; yaşamayacak” demiş hatta komşuları bile ona “küçük Sax, hayalet” diyormuş. Neyse ki talihsiz çocuk kaderi nedeniyle her seferinde kurtulmuş.
Brüksel Kraliyet Konservatuarı’ndan ayrıldıktan sonra Sax, yeni enstrüman tasarımları üzerinde çalışmaya başlamış ve 24 yaşında bas klarnet tasarımında yaptığı değişikliğin patentini almayı başarmış.
1841 yılında Korgeneral Kont De Rumigny, Fransız askeri bandosunu daha iyi enstrüman ile donatmasını sağlamasını isteyince Sax hızlı bir karar vererek o zamanlar Avrupa’nın müzik başkenti olan Paris’e taşınmaya karar vermiş.
1842 yılında Paris’e taşındıktan sonra yeni bir valfli borazan seti üzerinde çalışmaya başlamış. Bu enstrümanı kendisi icat etmemiş olsa da geliştirdiği enstrüman rakiplerininkinden çok daha başarılı olduğundan onun enstrümanlarına özel olarak saksafon denilmeye başlanmış.
Uzmanlar Sax’ın enstrüman yapmak için fizik kurallarını kullanan ilk kişi olduğunu belirtiyor. Enstrüman bazı bölümlerini değiştirerek farklı sesler çıkarabileceğini o dönemde biliyormuş.
Saksafon kullanımı o dönemde oldukça hızla bir şekilde yayılmış ve kabul görmüş. Ünlü Fransız besteci Hector Berlioz bu enstrümanlara o kadar hayran olmuş ki Şubat 1844’te bestelerinden birini tamamen saksofonla çaldırmış.
Bu durum kendi üretim atölyesi için destek bulmasına yardımcı olmuş. Hepsi üretilmese de Sax, sopranino’dan kontrbas’a kadar uzanan saksafonlar tasarlamış ve 28 Haziran 1846 tarihinde orkestralarda ve askeri bandolarda kullanılmak üzere saksafonun patentini almış. Bu atölye 1960 yılına kadar 20000 saksafon üretmiş. Günümüze kadar gelen saksafonlar da büyük ölçüde değişmeden kalmış.
Sax’ın itibarı, 1857’de Paris Konservatuarı’nda öğretmenlik yapmasına da yardımcı olmuş. Hayatının ilerleyen dönemlerinde enstrümanlar yapmaya devam eden Sax’ın şansızlığı peşini bırakmamış ve 1877’e kadar 3 kez iflas etmiş. Hatta dördüncü iflastan kendisini bizzat hayranı olan Napoleon III kurtarmış. Bu süreçte 1853 yılında üzüntüden kanser olup 1858 yılında onu da atlatmış.
Tabii ki bu iflaslar normal iflaslar değilmiş. Rakipleri tarafından çok fazla komploya uğramış. Atölyeleri yakılmış, işçileri tehdit edilmiş, enstrüman tasarımlarının kendilerinden çalındığı gibi iftiralarla pek çok kez mahkemelik olmuş. Talihsiz Sax, 07 Şubat 1894 tarihinde Paris’te yoksulluk içerisinde zatürreden ölmüş. Belçika ve Avrupa caz müziğinin temellerini atan Sax anlaşıldığı üzere inanılmaz talihsiz bir adammış.
Ününe ise ölümünden çok sonra caz müziğin Avrupa’da popülerleştiği 1920’lerde kavuşmuş. Ancak bu tarihte Amerika’da Avrupa’dan fazla saksafon olduğunu belirtmeliyim. Hatta Naziler cazı ABD kültürü kabul edip yasaklamaya bile kalkmış.
İşte bugün müzede Sax’ın “saksafon” adıyla 1846’da patentini aldığı 8 adet enstrümanın tarihini ve özelliklerini okuyabilirseniz. Tabii ki Fransızca biliyorsanız. Çünkü müzede herhangi bir görevli olmadığı gibi en ufak bir İngilizce açıklama da yok.
Valonlar kendilerini Fransız değil Frankofon olarak görüyor ama bu İngilizce düşmanlığı nedir anlamak da pek mümkün değil.
Müzede Sax’ın ürettiği ilk saksafon da sergileniyor bu arada.
Müzenin önünde, Sax’ın bankta oturan bir heykeli var. Burada bir fotoğraf çektirmeniz de bu sanatçı kişiliğe hürmet göstermeniz adına bence çok hoş olur.
Değerlendirme
Sax talihsiz ancak çok büyük bir adam. Onun buluşları bugün dinlediğimiz müziği daha keyifli hale getirmiş cazı yaratmış.
Dinant’ta bulunan müze ise onun hayatını sevenlerine aktarmak için oluşturulmuş bir müze. Eğer bir caz severseniz Dinant’ı gezmeye başlamadan önce ilk olarak burayı görmelisiniz.
Belçika ile ilgili diğer yazılarımız için Belçika Gezi Rehberi‘ne bakmayı unutmayın. Bölgesel bir planlama için Benelüks Gezi Rehberi‘ne bakabilirsiniz. Sağlıcakla Kalın.