Brüksel Gezisi-Avrupa’nın Başkenti olması nedeniyle bizim için de önem taşıyan bir geziydi. Tabii ki benim için daha önemli olanı ailece yaptığımız ilk gezi olmasıydı.
Bir şehir düşünün. AB Komisyonu, AB Bakanlar Kurulu ve AB Parlamentosu’na ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda NATO Merkez Karargahı da burada. Bu durumda Brüksel için Avrupa’nın başkenti desek çok da abartmış olmayız değil mi?
Gerek ulaşım sistemi, gerek saat 18:00 itibariyle biten düzenli hayat anlayışı ve gerekse ülkeleri temsilen çalışan resmi personelin çok fazla olmasını ve başkentte kişi başına gelirin yaklaşık 80.000 $ olduğunu da göz önünde bulundurursak tam bir başkent olmayı da hak ediyor.
Avrupa’nın başkenti desem de büyük bir şehir beklemeyin. Çok geniş bir alana yayılmış yemyeşil bir şehir burası. Yaklaşık 2 milyon kişinin yemyeşil evlerde refah içerisinde hayatını geçiriyor.
Brüksel hem Belçika’nın Fransızca konuşan topluluğu olan Valonların yaşadığı Wallonia’nın hem de Flemenkçe konuşan Flamanların yaşadığı Flanders’in bir parçası. Ancak bugün neredeyse ülkenin % 90’nı Fransızca konuşuyor ve Fransızca ülkenin neredeyse ana dili.
İngilizce ise yine neredeyse herkes tarafından biliniyor.
Türkçe’ye gelince şehirde sadece Türkçe konuşarak bile durumu idare edebilirsiniz çünkü mutlaka etrafta bir Türk olacaktır. 2 kere gittiğim şehirde ben bunu denedim ve gördüm.
Brüksel Gezisi
Brüksel’de Ulaşım
-Brussels Card
Bu kart ile 39 müzeye ücretsiz girerken tüm ulaşım sistemi ile hop on hop off otobüslerini ücretsiz kullanabiliyorsunuz. Ücretlere gelince kart için kişi başı bir kişi için günlük 40 €, 2 günlük 52 € ve 3 günlük 64 € ödüyorsunuz. Ayrıca Atomium, Mini-Europe vb. yerlerde söz konusu kart ile % 40’a kadar indirim alabilirsiniz.
-Brüksel Havalimanı (BRU)’ndan Şehir Merkezine Ulaşım
Brüksel Havalimanı kuzeyde şehir merkezinden 11 km uzaklıkta. Buradan şehir merkezine en kolay tren ile ulaşabilirsiniz çünkü havalimanı hem yerel, hem şehirler arası hem de uluslararası olarak şehir merkezine bağlanıyor.
İstasyonu merdivenlerden inerseniz terminalin hemen altında. 15 dakikada bir gelen trenler ile kişi başı 8,6 € karşılığında 20 dakikada Bruxelles Central (Gare de Bruxelles-Central) Garı’na ulaşabilirsiniz. Tren saatlerini öğrenmek için tıklayınız.
Eğer çok kişiyseniz bir diğer alternatif de havalimanının güneyinde bulunan Zaventem Köyü. Bu köye uğrayan banliyö trenleri de aynı sürede ancak kişi başı 2,9 € karşılığında şehir merkezine gidiyor. Tek zorluğu ise istasyona yürüyerek 25 dakikada varılması. Zaman sorununuz yoksa ve kalabalık iseniz kesinlikle değer.
Eğer otobüs ile gitmek isterseniz yolcu salonunun bir alt katındaki duraklardan 30 dakikada bir kalkan 12 ve 21 numaralı STIB otobüsleri ile önce Schuman İstasyonu’na, buradan da Schuman Metro İstasyonu’nu kullanarak şehir merkezine gidebilirsiniz.
Bu durumda toplam yolculuk aktarma dahil yarım saat sürüyor. 60 dakika toplu ulaşımda geçerli biletleri otobüs durağındaki biletmatiklerden 4,5 € karşılığında alabilirsiniz. Otobüsten alırsanız 6 € ödersiniz.
Aynı duraklardan 30 dakikada bir kalkan 272 ve 471 numaralı De Lijn otobüsleri ise Kuzey Tren Garı’na gidiyor. Buranın Grand Place’a uzaklığı sadece 2 km. Biletleri otobüsten 3 € karşılığında alabilirsiniz ama bu biletlerde aktarma yok. Firmanın mobil uygulamasını telefonunuza indirirseniz bilet fiyatları 1,8 €’ya kadar düşüyor.
Şehir merkezine taksi ile gitmek iterseniz 40-50 € gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor.
Şehir merkezi ve yakınındaki ulaşım hatlarını anlayabilmek için bu haritayı kullanabilirsiniz.
-Tren
Eğer Hollanda ile birleşik bir gezi planlıyorsanız Bruxelles Central’e gitmek için tren kullanabilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 3,5 saat sürüyor. Biletleri Amsterdam Centraal Station’daki kiosklardan kişi başı 45 € bir ücret karşılığında alabilirsiniz. Yolculuğu daha önce planlarsanız örneğin 1 ay sonrasının biletleri 25 €’ya kadar düşüyor. Planlama için tıklayınız. Hızlı tren kullanmak isterseniz süre yarıya, fiyat 2 katına çıkıyor bilginize.
-Metro
1 saatlik standart biletleri biletmatiklerden 2,1 € karşılığında alabilirsiniz. Kaldığınız yerden geçiyorsa 1 ve 5 numaralı metro hatlarının Bruxelles Central bağlantısı var.
-Otobüs
1 saatlik standart biletleri biletmatiklerden 2,1 €, araç içerisinde ise 2,5 € karşılığında alabilirsiniz. Merkeze gelmek için kaldığınız yerden geçiyorsa 29, 38, 63, 65, 66 ve 71 numaralı otobüslerin Bruxelles Central, 47 ve 88 numaralı otobüslerin De Brouckere Metro İstasyonu ve 46 ve 86 ile De Lijn 127 ve 128 numaralı otobüslerin Bourse (Beurs) Otobüs Durağı ile bağlantısı var.
Brüksel’de Gezilecek Yerler
-Büyük Meydan (Grote Markt)
Burası Brüksel’in merkezi. Belçika’nın en turistik yeri ya da herkesin mutlaka fotoğrafının olduğu yer dersem sanırım yanlış olmaz.
1998 yılından beri UNESCO Dünya Listesinde yer alan meydan Dünya’nın En Güzel Meydanlarından Biri olarak kabul ediliyor. Estetik ve tarihi zenginlikleriyle tanınan meydan; Belediye Sarayı, Brüksel Şehir Müzesi ve lonca evleri ile çevrili.
Meydanın en görkemli binası Brüksel Belediye Binası (Hotel de Ville). 1200’lü yıllardan itibaren inşasına başlanan bina son halini 1452 yılında almış. Brüksel Belediye Binası’nın en dikkat çekici bölümü 96 metrelik kulesi. Kulenin en üstünde şeytanı alt eden Baş melek Saint-Michael’in heykeli var.
Gerçekten gerek duvarlarındaki sayısız heykelleri gerekse mimarisi ile çok güzel bir bina. Münih Belediye Binası’na çok benziyor. İsterseniz binayı rehberli olarak kişi başı 5 € karşılığında gezebilirsiniz.
Belediye Binasının hemen yanında, dokunanın bir daha Brüksel’e geleceğine inanılan yan yatmış Pirinç Kadın ve Köpek Heykeli (Everard ‘T Serclaes) var.
Meydandaki ikinci önemli bina ise 1873-1895 tarihleri arasında inşa edilen Brüksel Şehir Müzesi (Brussels City Museum, Maison du Roi). Müzenin içerisinde muhteşem tablolar ve heykeller var. Manneken-Pis heykelinin orijinalini de burada görebilirsiniz. Müzeye giriş kişi başı 8 €. 18 yaş altı için giriş ücreti ücretsiz. Müze 10:00-17:00 arasında açık.
Yine meydandaki 1695-1700 yılları arasında inşa edilen lonca evleri de çok güzel bir sahne oluşturuyor. Bu binaların birçoğu meslek loncaları için kurulmuş bitişik nizamda binalar. Okçu loncası, terzi loncası gibi .
Bu meydan bir çok kötü olaya da tanıklık etmiş. 1523 yılında ilk Protestan Hendrik Voes and Jan Van Essen burada yakılmış.
Meydan, her zaman kalabalık. Günümüzde konser vb. kültürel organizasyonlar için de kullanılıyor. En güzel etkinlik ise 2 senede bir Ağustos ayında yapılan çiçekten halı festivali.
-İşeyen Çocuk (Manneken Pis)
Pirinç Kadın Heykeli’nin olduğu Rue de l’Etuve Sokağı’ndan devam ederseniz Ruede du Chéne Sokağı’yla kesişme noktasında Brüksel’in ünlü simgelerin İşeyen Çocuk Heykeli’ne ulaşabilirsiniz.
Biz Grand Palas’tan çıkıp o noktaya doğru ilerlerken Dünya’nın ne kadar küçük olduğunu bir kez daha burada yaşayarak gördüm. Yıllardır görmediğim lise yıllarındaki fizik öğretmenin ile karşılaştım.
İşeyen Çocuk heykeli 1619 yılında yapılmış. Evlerin ağaçtan yapıldığı dönemlerde, efsaneye göre bu çocuk Fransızlar şehri barut ile patlatmak isterken ateşlenen fünyeyi işeyerek söndürmüş. İşeyen çocuk heykeline belirli tarihlerde elbiseler giydiriyorlar. Biz de o günlerden birindeyiz.
-Galeries Royales St.Hubert
Mimar Jean-Pierre Cluysenaer tarafından 1830 yılında tasarlanmış ve 1847 yılında bitirilmiş. Milano’daki Galleria Vittorio Emanuele II için ilham kaynağı olmuş. Galeride lüks butik ve mağazalar, kafeler, restoranlar ve daireler var. Zamanında Victor Hugo, Alexandre Dumas, Edgar Quinet vb. sürgün edilen Fransız sanatçılar hep buradaki kafelerde buluşuyormuş.
Rue du Marché aux Herbes Sokağı’na açılan galeri Grand Palas’ın kuzeyinde yer alıyor ve meydan ile bağlantılı. Galeries Royales St-Hubert camekan tavan ve vitrinleriyle oldukça hoş bir mimariye sahip.
Bruxelles Central Metro İstasyonu’ndan buraya ulaşabilirsiniz. Pasaj istasyona 4-5 dakika yürüme mesafesinde bulunuyor.
-St.Michael ve St.Gudula Katedrali (Cathédrale des Sts Michel et Gudule)
800’li yıllarda katedralin yerinde St.Michael adına bir şapel varmış. 1047 yılında şapel yerini bir kiliseye bırakmış. St.Gudula Kilisesi’nin kalıntıları da buraya transfer edilince kilise bugünkü adını almış. 69 metrelik ikiz kuleleriyle bugünkü halini 1500’lü yıllarda alan kilise 1962 yılında katedrale dönüştürülmüş. Katedralin adının verildiği St.Michael ve St.Gudula Brüksel’in koruyucu azizleri olarak kabul ediliyor. Paris’teki Notre Dame Katedrali’ne çok benziyor.
Katedralin özelliği ise Belçika’nın milli kilisesi olması. Hazine bölümü hariç girişin ücretsiz olduğu kilisede Belçika kraliyet ailesinin önemli düğün ve cenaze vb. seremonileri gerçekleştiriliyor.
Katedral 07:30-18:00 saatleri arasında açık. Kiliseye ait değerli eşyaların sergilendiği hazine bölümü için ise kişi başı 2 € ücret alınıyor. Bruxelles Central Metro İstasyonu’ndan buraya ulaşabilirsiniz
–Sanat Tepesi (Mont de Arts)
Brüksel’in merkezinde yer alan Mont de Arts’ın kuruluş fikri Kral II. Leopold’a ait. Başta Expo 1910 için geçici olarak kurulan bahçe, halk tarafından sevilince kalıcı olmuş.
Burası, Brüksel temalı fotoğraf çekmek için en güzel noktalardan biri. Zamanında işçi sınıfının yaşadığı alçak alan ile aristokratik kesimin yaşadığı üst alanı birleştirmek üzere düşünülmüş.
-Brüksel Kraliyet Sarayı (Palais Royal)
1783 yılında inşasına başlanan saray 1904 yılında Leopold II tarafından geliştirilerek bugünkü halini almış. Adı sizi yanıltmasın Kraliyet ailesi artık burada yaşamıyor.
Rue Brederode Caddesi’nde bulunan sarayı 10:00-16:30 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Sarayın bünyesinde, Belçika tarihi hakkında değerli bilgiler edinebileceğiniz Musee Belvue faaliyet gösteriyor. R Parc Metro İstasyonu’ndan buraya ulaşabilirsiniz.
-Türk Bölgesi (Schaerbeek)
Bilmeyenleriniz olabilir Brüksel’de Schaerbeek semtinin batı kısmını oluşturan bir Türk Mahallesi var. Mahallenin nüfusunu çok büyük ölçüde Afyon Emirdağlılar oluşturuyor. Bazen gazetelere de haber olarak çıkıyorlar. Daha sonra ise Faslılar, Afrika ve Asyalılar bu bölgede yaşıyor.
Türkler daha çok Aziz Mary Kraliyet Kilisesi’nin etrafındaki bölgede yaşıyor. O kadar yoğunlar ki Belçikalılar buraya “Petite Anatolie” diyor.
Kilise’nin inşaatına 1845 yılında başlanmış 1885 yılında tamamlanmış. O dönemde bölge daha çok zenginlerin yaşadığı merkeze yakın bir bölgeymiş. 1950’li yıllardan itibaren göçün başlaması ile birlikte bölgenin demografik yapısı da değişmeye başlamış. Türklerin göçler ile bir arada iç içe yaşamaları mahalleyi de bir getto haline getirmiş. Bugün hala gençlerimiz bu sebeple Belçikadaki yaşam tarzına adapte olamama sorunu yaşıyor.
Bölgenin güzel yanları da var elbet. Örneğin saat 20:00’dan itibaren Brüksel’de yemek bulabileceğiniz tek yer Türk Mahallesi. Ben burada gece yarısı işkembe çorbası içen Fransızları gördüğümde çok şaşırmıştım.
-Çin Evi ve Japon Kulesi (Pavillon Chinois-Tour Japonaise)
Parc de Laeken’de yer alan uzak doğu yapılarının ikisi de 1901-1910 yılları arasında Kral II. Leopold tarafından inşa ettirilmiş.
Belçika kralı Çin’i ziyaret eden ilk Avrupa lideriymiş. Bu nedenle jest olarak, Çin bu evi Belçika’ya hediye etmiş. Günümüzde emniyetli görülmediği için ziyarete açık değiller yalnızca dışarıdan bakabiliyorsunuz. Atomium ve Mini Europe’a yapacağınız gezi kapsamında yakın oldukları için görülmek üzere beraber planlanabilir.
-Atomium
1958 yılında Expo 58 Fuarı için inşa edilen anıt yapı mimar André Waterkeyn tarafından tasarlanmış. 6 ay boyunca durması planlanmışken halk tarafından öyle sevilmiş ki günümüzde modern Brüksel mimarisinin sembolü haline gelmiş.
Zaten bugün Brüksel’de turistlerin en çok ziyaret ettiği yer de burası. Gördüğünüz her biri 18 m çapında olan 9 küre bir demir kristalinin 165 milyon kez büyütülmüş halini temsil ediyor.
Küreler 12 boru ile birbirine bağlanmış ve yürüyen merdivenler ile fuar hollerine geçiş yapılmış. Tüplerin ve kürelerin içerisinde dolaşma imkanı var.
102 m yükseklikteki en üsteki küreden Brüksel’i izleyebilirsiniz. Yine burada bulunan sadece Belçika yemekleri sunan restoranda başkenti seyrederek yemeğinizi de yiyebilirsiniz.
Atomium, 10:00-18:00 saatleri arasında açık. Kişi başı 15 € ücret alınıyor. 13-17 yaş arasındaki çocuklar ise 8 € ödüyor. Daha alt yaş grupları ücretsiz.
Eğer biletinizi Mini Europe ile kombine alırsanız (Benim de tavsiyem bu) kişi başı 27,5 € ücret alınıyor. 13-17 yaş arasındaki çocuklar ise 21,1 € ödüyor. Daha alt yaş grupları ücretsiz. Biletleri internetten alırsanız % 6 civarında ek bir indirim de alıyorsunuz. Biletleri internetten almak için tıklayınız.
Buraya nasıl geleceğinize gelince 6 numaralı metro hattının son istasyonu olan Heysel Metro İstasyonu’nda inerseniz 5 dakika yürüyerek Atomium’a ulaşabilirsiniz.
-Mini Europe
Big Ben, Venedik gondolları, TGV trenleri, Berlin Duvarı’nın yıkılışı, Sevilla’da boğa güreşleri, Ariane Uzay Gemisi’nin kalkışı gibi yaşanılan 350 olay ve sahnenin 1:25 ölçeğinde minyatürize edilerek betimlendiği Mini Europe sadece çocuklarınız için değil siz büyükler için de muhteşem bir yer.
Minyatürleri detaylı bir şekilde incelerseniz parktaki gezi yaklaşık 2 saat sürüyor. Türkiye’ye dair tek şey ise THY uçağı. Atomium’a sadece 200 metre uzaklıkta. Her gün 09:30-18:00 saatleri arasında parkı ziyaret edebilirsiniz. Biletleri kombine almanız gerektiğini düşündüğümden birleşik fiyat bilgilerini Atomium başlığında belirttim.
6 numaralı metro hattının son istasyonu olan Heysel Metro İstasyonu’nda inerseniz 5 dakika yürüyerek Mini Europe parkına ulaşabilirsiniz.
Brüksel’de Ne Yenir? Nerede Yenir?
Ayrıca; çikolata, bira, waffle ve patates kızartması dendiğinde aklımıza direkt bu şehir geliyor.
Merkez bölgede en iyi yemek yenilecek yerler genel olarak Rue des Bouchers üzerinde yer alıyor.
-Chez Léon
Grand Place’ta belediye binasının tam karşısındaki sokak olan Rue Chair et Pain Sokağı’na girip devamı olan Petite Rue des Bouchers Sokağı’na devam ederseniz sokağın bitiminde 1893’de açılmış Chez Léon adındaki meşhur deniz ürünleri restoranını göreceksiniz.
Restoran Belçika Restoranı statüsünde ve 11:30-23:00 saatleri arasında açık. Ayrıca 12 yaş ve altı çocukların menüleri de ücretsiz olarak sunuluyor.
Menüye gelince 50 cl biralar 6-9 € arasında değişiyor. Kalamar, karides ya da midye kızartmasından oluşan tabak ise 10 €. Bu tabak ile isterseniz rahatlıkla doyarsınız. 2 kişilik salatalar 15 €, deniz ürünlü makarnalar ise 10 € civarında.
Menülere gelince gördüğünüz karidesli domates (Tomato filled with shrimps), midye tabağı (Casseroles mussels), patates kızartması (French fries) ve 33’lük Leon biradan oluşan “Complet Leon” menü 37,5 €. Bu menü ile iki kişi doyabilir.
Domates sevmeyenler için sadece midye tabağı (Casseroles mussels) ve patates kızartmasından (French fries) oluşan “Cassoreles” menü 23,85 €.
Bir porsiyon midye (Porsion mussels special), patates kızartması (French fries) ve 33’lük Leon biradan oluşan menü 15,95 €.
Midyelerin moules provençale vb. gratin halinde sunulduğu menüler de kullanılan malzemeye göre 17-25 € arasında değişiyor.
İçki olarak şarap tercih ederseniz bir şişe şarabı ise 20-30 € arasında alabilirsiniz. Değip değmeyeceğine gelince bence deniz ürünleri ile aranız iyiyse söyleyecek söz bulamazsınız. Günün her saati dolu olan restorana gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırın yoksa yer bulamayabilirsiniz.
–Delirium ve Bira
Tercihinize bağlı tabii ki ama Belçika tam bir bira cenneti. En iyisi derseniz cevap vermek zor çünkü en az 2000 çeşit birası var. Brüksel’de gördüğüm kadarıyla Türk Bölgesi (Schaerbeek) de dahil aynen bizim Efes Publar gibi neredeyse her mahallede Belçika’nın en çok satan birası olan Jupiler markasının pubları var ve buralar ailesini ya da sevgilisini getirenlerle dolu. Çünkü bu pubların her biri aynı zamanda birer deniz ürünü restoranı gibi ve fiyatlar şehir geneline göre oldukça uygun.
Brüksel’in en ünlü barı Delirium ise bir Bira müzesi gibi. Biraz turistik ama kesinlikle gidilmesi gereken bir yer. Barmenin söylediğine göre burada 3000 çeşit bira var. Ben çok tercih etmiyorum ama sanki siyah bira daha çok tercih ediliyor gibi.
Rue des Bouchers Sokağı’nda Chez Léon’un hemen ilerisinde bulunan Delirium birbirinden ayrı dekore edilmiş farklı mekanlardan oluşan 3 katlı bir bina. Sizin gideceğiniz yer ise alt kattaki canlı müzik de yapılan bar. Burası sabah 04:00’a kadar açık.
-Döner
Belediye Binası’nın solundan girip 2. sokaktan sola dönerseniz Marché aux Fromages Kaasmarkt Sokağı’na gireceksiniz.
Bu sokak Türk ve Yunan restoranları ile dolu ve hepsi döner satıyor. Dönerleri ise hiç güzel değil. Zaten ben Avrupa’da yerel lezzetleri tatmak varken kesinlikle döner tavsiye etmiyorum.
-Patates Kızartması (Frites)
Patates kızartması ya da Fransızca adıyla Frites’in Belçika mutfağının ana unsuru. Bizim için biraz basit gibi gözüksede de patates kızartması burada ana yemek ve çok fazla çeşidi var. Bu yüzden de bizim anlayışımızın tersine tek olarak da tüketiliyor. Hem de dev külahta ve çok farklı soslar eşliğinde. Büyük boy külahlar ile rahatlıkla doyabilirsiniz.
Fiyatları ise satıldığı yere göre 2.5-4 € arasında değişiyor. Bu patateslerin güzel olmasının sebebi Hollandalılar tarafından geliştirilen Bintje patatesinden yapılmış olması.
Bunun için en iyi yer ise Grand Palas’ın hemen sol tarafında Rue Henri Maus Sokağı’nda yer alan Fritland. Büyük boy bir patates külahı sos ile birlikte 3.80 €. İsterseniz ekmek arası da seçenekler arasında.
–Waffle
Belçika denince akla direkt waffle gelmeli. Genellikle üzerine eritilmiş çikolata ve aklınıza bile gelmeyecek meyveler koyuyorlar.
Fiyatlar ise koyulan her malzeme için 1-2 € artıyor. Grand Place’nin etrafında waffle yiyebileceğiniz bir çok dükkan var.
Brüksel’de Alışveriş
Brüksel’e özgü bir hediye almak ya da kendinizi şımartmak isterseniz ilk seçeneğiniz çikolata!
Yani sadece almak değil bakmak da bir o kadar zevkli.
Galeries Royales Saint Hubert’in içerisindeki çikolata dükkanları gözlerinize büyük bir ziyafet çekmeden sizi uğurlamıyor.
Çeşitli çikolata markaları var ama en ünlüsü Leonidas. İyi çikolatanın fiyatlarına gelince. 100 gramı ortalama 6€ seviyesinde.
Belçika’da giyim üzerine eşya alamazsınız çünkü çok pahalı. Tek alternatifiniz Türk Bölgesinde (Schaerbeek) Rue de Brabant. Buradan uygun fiyatlarla kaliteli ayakkabı, çizme vb. alabilirsiniz.
Brüksel’de Nerede Kalınır?
Brüksel’de deneyimlediğimiz otel Ramada Brussels Woluwe.
Otel, şehir merkezi ile Brüksel Havalimanı’nın tam arasında her ikisine de araçla 15 dakikalık uzaklıkta (Grand Place 4.9 km).
Doğa ile iç içe olduğunuz otelde 2 kişi kahvaltı dahil 120 € bir bedel ile kalmanız mümkün.
Bu fiyat pahalı diyorsanız bence de haklısınız Türk Bölgesini de (Schaerbeek) değerlendirmenizi tavsiye ederim. Burada daha uygun fiyatlara aile olarak kalabileceğiniz güzel oteller var. Bölgenin merkeze yakın olduğu düşünüldüğünde bu durumu da değerlendirmekte fayda var.
Değerlendirme
Brüksel’de gezerken yaparken hissedeceğiniz şey acaba biz bir şehirde miyiz? yoksa bir parkta mıyız? karmaşası olacaktır. İnsan düzeni ve yeşili bir arada görünce neden bizde her taraf beton diye düşünerek üzülüyor.
2 kere gittiğim Brüksel söylenenlerin aksine bence kesinlikle sıkıcı değil gezmesi ve fotoğraf çekmesi son derece zevkli bir yer. Bu nedenle bu şehre en az 2 gün ayırmanızı tavsiye ediyorum.
Ayrıca buraya kadar gelmişken Brugge gezisi yapmadan dönmeyin. Brugge ile ilgili planlama yapacaksanız Brugge Gezisi-Belçika’nın En Güzel Kenti yazımıza da mutlaka bakın. Bölgesel bir planlama için Benelüks Gezi Rehberi‘ne bakabilirsiniz. İlginiz için teşekkürler…