- Slovenya Mutfağı
- Dünya’nın En Eski Asması
- Dünya’nın En Eski Üzüm Bağı Şaraphanesi
- Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri
Bugünkü yazımda siz gezginler için Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri üzerine bir çalışma yaptım. Çoğunuzun Slovenya’nın Osmanlı sayesinde oluştuğunu ilk defa duyduğunuzdan eminim.
Zaten bu yazımın amacı biz böyle düşünmesek bile onların kullandığı kaynaklar üzerinden Slovenlerin tarihte Türklere bakışını ve sebeplerini ortaya koymak. Tabii ki bugün bu konular sadece tarihçilerin konusu ancak bizim onlara bakışımız ile onların bize bakışı arasındaki farkı anlamak gezgin arkadaşlarımın gezilerinde pozitif yönde katkı sağlayacak önemli bir detay.

Onlar bu konuları genelde 3 başlık altında topluyorlar. Türkler, Tabori ve Trubar
Detaylandıracağım bu 3 önemli kelime neredeyse bugün Sloven tarihinin 3 önemli bileşeni olarak görülmekte.
Günümüz Slovenya’sı, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Balkan Yarımadası’nın en kuzeybatı köşesinde bulunan küçük bir ülke.
Slovence konuşan nüfusu sadece 2 milyon civarında ve Orta Avrupa-Balkan bölgesi dışında bilinen bir dil değil.
Bu topraklar 14. yy. da Avusturya topraklarına dahil edildiği zamandan, 1. Dünya Savaşı’nın ardından Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun dağılmasına kadar Avusturya İmparatorluğu’nun önemli bir parçası olmuş.
Avusturya ve Osmanlı İmparatorlukları arasındaki sınır bölgesi olarak coğrafi konumu ise ülkeyi fikirlerin, siyasi çatışmaların ve dil alışverişinin kavşağı haline getirmiş.
15. yy. da Osmanlı İmparatorluğu Kuzey Balkanlar’a doğru genişleyince Slovenya neredeyse 2 yüzyıl süren Osmanlı akınlarına maruz kalmış. Maalesef Sloven tarihçiler bu dönemde gerçekleşen akınları bir Türk İstilası olarak kaydederken Almanya’dan Slovenya Toprakları’na geçen Protestan Reformunu da kurtuluş hareketi olarak görüyor.
Görünüşte birbiriyle ilgisi olmayan bu tarihi güçler, modern Sloven kimliğinin şekillenmesinde etkileşime girmiş. Bu etkileşim ise aşağıda detaylandırdığım şekilde Osmanlının bölgede olmadığı 19. yy.da bile edebiyat zemininde köylüler arasında Sloven ulusal bilincinin oluşumuna ciddi katkı sağlamış.
Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri; Türkler, Tabori ve Trubar
Osmanlı’nın Slovenya Akınları
Osmanlı Balkan topraklarından Slovenya’ya yapılan akınlar, Osmanlı’nın Balkanlarda kuzeye doğru genişlemesi ile başlamış. Ancak bu akınlar strateji gereği hiç bir zaman uzun süreli fetih, yerleşme ya da yeni şehir kurma ile sonuçlanmamış.

2 yüzyıl süren dönemde sultanlar; I. Mehmed (1413-1421), II. Murad (1421-1444, 1446-1451), II. Mehmed (Fatih) (1444-1446, 1451-1481) ve daha sonra I. Süleyman (Kanuni) (1520-1566) öncelikle Viyana’yı fethetmeyi hedeflemişler.
Habsburg-Osmanlı sınır topraklarından önce Habsburg’ların elinde kalan son yer olan Slovenya’yı istikrarsızlaştırmak, bu hedefi gerçekleştirmek için stratejik olarak önemli olmuş.

Baskınlar çoğunlukla Osmanlı Akıncıları (baskın ile görevli seçkin ama düzensiz süvari birlikleri), Sipahiler (Osmanlı feodal beyleri) ve Martoloslar (Osmanlı sınırını koruyan çoğunluğu Hristiyan paralı askerler) tarafından yapılıyormuş.
Slovenya’daki Türk hakimiyeti dönemi 1408’den 1593’e kadar 5 aşamada gerçekleşmiş. En yıkıcı dönemler 1469-1483 ve 1520-1542 dönemleri olmuş.

Osmanlı’nın Slovenya’ya yönelik ilk akınları 1408 ile 1423 yılları arasında gerçekleşmiş. Hırvat topraklarına yönelik akınların uzantıları olarak başlayan bu akınlar, Bosnalı feodal beyler ile Macar kralı Sigismund arasındaki siyasi çatışmalarla iç içe geçmiş. Barış, Celje Kontu II. Ulrich’in yakın müttefiki olan II. Murad’ın 1421’de Osmanlı tahtına çıkmasından sonra olmuş. Bu dönemde akınlar Beyaz Carniola’da daha çok Metlika çevresinde merkezlenmiş. Bu akınlarda da fethetmekten çok baskınlarla kırsaldan şehirlere lojistik desteğin kırılması hedeflenmiş.

İkinci aşama, II. Mehmed (Fatih) döneminde 1469 ile 1483 yılları arasında gerçekleşmiş ve malesef Slovenya tarihi hafızasında en derin iz bırakan dönem olmuş. Hatta bu dönemi bazı Slovenler tarihçiler İkinci Dünya Savaşı’nda Alman Nazileri ve İtalyan Faşistleri tarafından yapılan korkunç işgal yılları ile karşılaştırıyorlar. Tabii ki bunlar sadece kendi iddiaları…
1463 yılında Bosna Krallığı düşünce Osmanlı sınırını da Slovenya’ya yaklaşmış. Sloven tarihçilere göre bu dönemde Osmanlı atlıları köyleri yakıp sakinlerini öldürmüş hayatta kalanları da köleleştirmiş. Onların iddialarına göre 1508 yılına kadar Carniola, Steiermark ve Karintiya’da toplamda 200 bin kişinin köleleştirildiğini daha fazlasının da öldürdüğü iddia ediliyor. Bunun sebebinin de tüm lojistik destek kaynaklarının yok edilerek ordunun Viyana’ya doğru bir güç ile karşılaşmadan ilerleyebilmesi olduğu düşünülüyor. Hatta bazı tarihçiler bugün Sloven nufusunun az olmasını bile bu döneme bağlıyorlar.

1481 yılında II. Mehmed (Fatih) ölüp II. Bayezid’in Osmanlı tahtına çıkması ile üçüncü aşama olan 1483 ile 1520 yılları arasını nispeten barışçıl geçmiş.
Bu sakinlik, 1520 yılında I. Süleyman (Kanuni) ‘ın Osmanlı tahtına çıkması ve 1521’de Belgrad Kalesi ve 1526 yılında Macaristan topraklarının fethiyle başlayan dördüncü aşamada sona ermiş. Bahse konu fetihler, Osmanlı sınırını kuzeydoğudaki Habsburg Avusturya topraklarına iyice yaklaştırmış.
Çeşitli akıncı grupları 1525 ile 1530 arasında Carniola’ya 50 kez saldırmış. Beyaz Carniola, Kočevje ve Karst bölgesi bu dönemde en çok zarar gören yerler olmuş.

Slovenya, 1532’de başarısız olan ilk Viyana Kuşatması’ndan sonra ilk ve son kez Osmanlı ordusunu görmüş. Sloven tarihçiler bu dönemi de kendileri açısından ikinci aşamaya benzetiyor.
Saldırılar, 1542 ile 1578 arasındaki beşinci aşamada azalmış ve Sisak Muharebesi’nden sonra 1593 yılında kesin olarak sona ermiş.
1593 yılından sonra sadece Prekmurje bölgesinde baskınlar olmuş, bu dönemdeki baskınları da daha çok küçük martolos grupları gerçekleştirmiş.
Köylülerin Baskınlara Karşı Organize Çabaları
Slovenya toprakları iç Avusturya toprakları olarak bilindiğinden bahse konu Osmanlı baskınları Avusturya İmparatorluğu tarafından her zaman bütünlüğüne yönelik bir tehlike olarak görülmüş. Bu nedenle de savunma çabaları ileri üs olarak görülen Slovenya topraklarındaki şehirlere odaklanmış.
Orta Çağ’ın sonuna gelindiğinde Slovenya’da 27 şehir ve 70 pazar kasabası varmış. Kutsal Roma İmparatoru III. Frederick (1452-1493), şehir surlarının inşasına başlamak için 1463 tarihli bir kararname ile kasaba ve pazar kasabalarının statüsünü şehirlere yükseltmiş. Bir eyalet ordusu örgütleyip sınır kaleleri üzerinden bir istihbarat ağı ve uyarı sistemi oluşturmuş.
Sloven köylüler bu savunma altyapısını inşa etmiş, alt yapının idame ve bakımı da köylülere bırakılmış.

Mesela bu dönemde yayılan kararnameler ile Ljubljana, Slovenj Gradec ve Maribor çevresinde yaşayan tüm köylülere, Türklere karşı şehirlerin tahkimatı için işe yarayacak her türlü malzemeyi derhal yardım etmeleri, surların, siperlerin ve hendeklerin inşaasında çalışmaları ve başka hiçbir şey yapmamaları emredilmiş.
Şehir savunma altyapısı saldırılara başarıyla karşı koymuş olsa da, Slovenya’daki ilk Osmanlı askeri taktikleri zaten şehir kuşatmasını ön görmüyormuş çünkü bu kuşatmalar hem zaman alıcı hem maliyetliymiş. Bunun yerine şehir lojistiğini sağlayan köylülere baskın yapmak daha az maliyetli görülüyormuş. Dolayısıyla şehirler korunurken kırsal kesim korumasız kalmış. Sloven tarihçiler bu konu ile ilgili olarak köylüler tahkimatlar inşa ettiler ancak bunlardan hiç bir zaman faydalanmadılar diyorlar.

İmparatorluk otoritelerinin inisiyatifiyle ikinci bir şehirsel tahkimat dalgası, 1526 yılında Mohaç Muharebesi’nden sonra gerçekleşmiş. Bu dönemde ilk defa şehirler kuşatılmaya başlanmış. Ancak tahkimatlar işe yaramış. Örneğin Ljubljana Kalesi bir çok kuşatmaya rağmen ele geçirilememiş. 1532 yılında Maribor, Kanuni Sultan Süleyman’ın bizzat yönettiği bir kuşatmada yine ele geçirilememiş.
Bu dönemde Avusturyalılar, mevcut eyalet ordusunun etkisiz olduğunu fark edip bunun yerine düzenli, ücretli bir savaş gücü oluşturmuşlar. Söz konusu yeniden düzenlenmiş eyalet ordusu, lordlar tarafından savaşçı köylülerle donatılmış ve “kara ordu” olarak bilinmeye başlamış. Lordlar orduya silah sağlarken, köylüler de mali yükü üstlenmiş.

15. yy. ın sonlarına doğru askeri sınırın savunma altyapısı casus ağları ve bir işaret sistemi içerecek şekilde büyümüş. Bu ağ, Osmanlılarla kendi topraklarında savaşma stratejisine dayanıyormuş. Tüccarlar, çoğunlukla Avusturya ve Osmanlı İmparatorlukları arasında seyahat ettikleri için Avusturya İmparatorluğu’na istihbarat taşımada önemli bir rol oynamışlar. Casuslar, sınırda konuşlanmış muhafızları sınır ötesi faaliyetler hakkında uyarmışlar. Bu ağ tarafından toplanan tüm bilgiler Slovenya boyunca çeşitli rotaları izleyerek Ljubljana’ya iletiliyormuş.

Uyarı sistemi olarak işaret fişekleri ve top ateşi sinyalleri kullanılıyormuş. Mesela 2 atış Osmanlı orduları hakkında bilgi alındığını, 3 atış ise Osmanlı ordusunun sınıra doğru hareket ettiğini işaret ediyormuş. Bir bölgede Osmanlılar görüldüğünde, askerler 4 atış yapıp işaret fişeklerini yakıyormuş. Bu uyarı sistemi sayesinde tüm Slovenya 2-3 saat içinde bilgilendirilebiliyormuş.
Bu sistem baskınların sonunu getirmese de insanların şehirlerde saklanması, silaha sarılması, şehirlerin kapılarını kapatmaları ve yerel orduları harekete geçirmeleri konusunda etkili olmuş.

Tabii ki bu durum, Osmanlıların askeri stratejisinde de bir değişikliğe sebep olmuş. Artık hızlı ve gizlice hareket edebilen ve böylece tespit edilmekten kaçınabilen daha küçük birimlerle baskınlara başlamışlar. Bu nedenle, köylüler baskın gruplarının saldırılarına maruz kalmaya devam ederken kendi inşa ettikleri şehir tahkimatlarından yine yararlanamamışlar.
Köylüler ve Tabori
Frederick III’ün kararnamesinden sonra köylünün emeği tamamen şehirlerin korunmasına ayrılırken köylüler emeklerinin karşılığını hiç alamamış. Öyle ki bazen saldırılardan kaçan köylülere şehir kapıları bile açılmamış ölmeleri seyredilmiş.

Baskın ve kuşatma dönemlerinde ticaret de yasaklanınca çaresiz kalan köylülerde Habsburg yönetimine karşı da bir tepki ortaya çıkmaya başlamış.
İşte bu dönemde baskınlara karşı çaresiz kalan köylüler kendi çözümlerini üretmişler. Bu çaresizlikten Slovence’de tabori olarak bilinen kaba tahkimatlı köy kiliseleri ortaya çıkmış. Baskınlardan kendilerini yine kendi inşa ettikleri taborilere sığınarak korumaya başlamışlar.

Bu kapsamda Osmanlı saldırı rotasındaki genellikle yüksek arazilere, bazen de tepelerin üstlerine korunaklı kiliseler inşa edilmeye başlanmış. Köylü bekçiler inşa ettikleri kulelerden tüm geliş rotalarını görebiliyorken taborilerin tepe konumları Osmanlı askerlerine karşı savunma için elverişli bir durum sunuyormuş. İşin ilginci feodal lordlar köylülere tabori yapımında maddi veya başka bir yardım sağlamamışlar. Hiç bir silah vermemişler.
Tabii ki taborilere başta olumlu bakılmış ancak zaman içerisinde lordlar taborilerin köylüler tarafından kendilerine karşı kullanılabileceğinden endişe duymaya başlamışlar. Hatta 1515 yılında çıkan büyük bir köylü ayaklanması sonrası tüm taborilerin yıkılması bile gündeme gelmiş.
Protestan Reformu ve Trubar
Protestan Reformu, 16. yy.ın başlarında gelişmiş ikinci yarısında ise Slovenya Toprakları’nı kasıp kavurmuş.
Reform hareketleri Slovenya’da 3 temel şekilde iz bırakmış. Birincisi, ilk defa yerel dilde yani Sloven dilinde edebiyatın temeli oluşturmuş. İkincisi, Sloven hafızasında malesef “Türk” üzerine söylem için kötü bir dil standardını belirlemiş. Son olarak, Sloven ulusal kimliği için onu yazılı bir dile bağlayarak meşruiyet yaratmış.
Özellikle vaizler tarafından köylülerle kurulan her birleşimde Protestanlığı yaymak için Türk karşıtı fikirler kullannılmış hatta Türkler neredeyse şeytanlaştırılmış.
Yani reform hareketleri Türk düşmanlığı üzerinden yürütülürken yine Türk düşmanlığı üzerinden yazılan bir çok eserin de Slovence yayınlanmasını sağlamış.

Slovenya’daki reform hareketlerinin lideri olarak Primož Trubar (1508–1586) kabul ediliyor. İlk Sloven edebi dilini yaratan ve ilk Slovence kitapların yazarı olan Trubar, 1535’te vaiz olmuş ve 1561 ile 1565 yılları arasında Ljubljana’daki Protestan topluluğuna liderlik ettmiş. Kendisi bu nedenle Sloven edebiyatının da kurucusu kabul ediliyor.
Sloven tarihçilere göre Trubar, Osmanlı akıncılarının şiddetini ilk elden deneyimleyen biriymiş. Akınlar sırasında Taborilerde çok kötü deneyimler yaşadığından hayatı boyunca militan bir Türk düşmanı olmuş. Köylülerin güvenini kazanmak için Slovence vaaz verirken köylülerin deneyimlerini Türklere olan nefretlerini gösterebilmek için kitaplaştırmış. Bu kitaplar tabii ki çok fazla abartılarak tüm ülkede vaazlarda kullanılmış. Böylece hem Slovence hem de Türk düşmanlığı tüm ülkede yayılmış.
Aslında tarihçilere göre 16. yy.da Türkler Avrupa’da mevcut ancak soyut bir tehditmiş ve bu durum da Hıristiyan Türk karşıtı propagandanın etkililiğine yardımcı oluyormuş. Bu propaganda, Protestan-Katolik ayrımının her iki tarafında da mevcutmuş.

İşte burada Protestanlığın kurucusu Luther, rahiplerin Hıristiyanları Türklere karşı silahlı mücadeleye çağırmasını istemiş. Örneğin Trubar’da Sloven dilinde “Türk’e Karşı İlahi” yazmaya başlamış.
Trubar ilahilerinde düşmanı “şeytan Türk” olarak adlandırırken Tanrı’dan da “Türklere karşı koruma” istiyormuş. İlahilerde hep iyi Hristiyanlar için 3 korku varmış. Şeytan, ölüm ve Türkler.
Bu durum malesef sonraki yüzyılları bile etkilemiş. Öyle ki Türklerin bölgede olmadığı 19. yüzyıl yazarlarının yazılarında bile da ele aldıkları ortak söylem Türk düşmanlığı olmuş. Dil ve ulusal kimliği birbirine bağlama çalışmaları da hep Türk düşmanlığı üzerine kurulmuş.
Slovenya Ulusal Uyanışı
19. yy.da Sloven ulusal bilincinin gelişmesi, tabori inşası da dahil olmak üzere köylülerin Türklere karşı mücadelesi ve savunma çabaları üzerinde yükselmiş. Ancak o dönemde esas korku Slav Avusturya topraklarının tamamen Almanlaştırılması imiş. Yani milliyetçiliğin başlangıcı Protestan reformu sayesinde Türk düşmanlığı üzerine kurulu iken esas milliyetçiliği oluşturan tepkinin kaynağı Almanlarmış.

Feodalizmin yüklerinden kurtulma ruhuna sahip 1848 devrimleri, Sloven ulusal bilincinin belki de en önemli dalgasını ateşlemiş. Devrimlerin ve Hırvat ve Çek uyanışlarının ardından, Sloven aydınlar ve hukukçular Avusturya’ya Sloven topraklarının “Birleşik Slovenya” programı altında birleştirilmesi için başvurmuşlar.
Tabii ki dil, bu hareketin merkezindeymiş. Birleşik Slovenya, Sloven topraklarında Slovencenin Almanca ile eşit olmasını talep ederken Slovence gazeteler yayınlamış. Ancak 1850’lere gelindiğinde, ulusal hareket, Sloven kimliğinin ifadelerinin yaygın bir şekilde sansürlendiği Habsburg mutlakıyetçiliğinin yeniden ortaya çıkmasıyla oldukça zorlu bir döneme girmiş.

Bu dönemde bile edebiyatta 2 ana tema mevcutmuş: Türkleri gücü veya zekasıyla savuşturan 16.yy Sloven köylüsü ve köylünün Türkleri savuşturmasına yardımcı olan ilahi müdahalenin ortaya çıkışı. Tabii ki bu hikayelerde köylünün çaresizliği değil de efsane halindeki Türklere karşı kahraman köylü hikayeleri ortaya çıkmış.
İşte tam burada benim anlamadığım konu bu edebi eserlerde neden köylüleri Türklerle mücadelede yalnız bırakan Habsburg lordlarından hiç bahsedilmemiş ya da o günün esas düşmanı neden Almanlar değil de Türkler. Kişisel yorumum sanırım bu konular daha çok Protestan korumacılığı ile ilgili. Bu konuyu da gezgin arkadaşlarım için not düşmem lazım.
Değerlendirme
Değerli gezgin arkadaşlarım sizler için Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri konulu yazımı onların kaynaklarından yazmaya çalıştım. Genel olarak tarihi bakışlarında Osmanlı ile Nazileri karşılaştırmaları tabii ki çok hoş değil. Üstelik bunları destekleyici o dönemlerden gelen kaynakları da neredeyse yok ancak Nazi döneminde yaşananları örtmek için ikincil kaynaklar ile durumu biraz abartmış olabileceklerini değerlendiriyorum.
Bugün tabii ki sokakta Slovenlerin Türklere böyle bir düşmanlığı yok ancak gezmeden önce özellikle geçmişi bilmenin de herkes için iyidir diye düşünüyorum.
Slovenya ile ilgili diğer yazılara Slovenya Gezi Rehberi‘nden ulaşabilirsiniz. Bölgesel planlama yapıyorsanız Orta Avrupa Gezi Rehberi‘ne bakmayı unutmayın. Sağlıcakla Kalın.
Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri Slovenya’nın Oluşumunda Osmanlı Etkileri