- Brüksel Gezisi-Avrupa’nın Başkenti
- Brugge Gezisi-Belçika’nın En Güzel Kenti
- Saksafonun Mucidi Adolphe Sax Müzesi
- Bir Midye Efsanesi Chez Léon
- Bira Efsanesi Delirium
- Belçika ve Bisiklet
- Dinant Kalesi
- Brugge Begijnhof Gezisi
- Kutsal Kan Bazilikası
- Aan Zee Gezimiz
- Kışın Brugge Gezisi
- Kışın Yaptığımız De Haan Gezimiz
- Brüksel Amsterdam Ulaşımı
- Leuven Küçük Begijnhof Gezisi
- Groot Begijnhof Leuven Gezisi
- Arenberg Kalesi (Arenbergkasteel)
- Het Steen Kalesi
- Hortus Botanicus Lovaniensis
- Brüksel Ulaşım Sistemi
- Zoet Water
- Leuven Çan Kulesi
- KU Leuven Üniversite Kütüphanesi
- Dinant Gezisi
- Noel’de Brüksel Gezisi
- Kışın Gent Gezisi
- Kışın Antwerp Gezisi
- Oostende Strand
- Kışın Yaptığımız Oostende Gezisi
Noel’de Brüksel Gezisi-Avrupa’nın Başkenti olması nedeniyle bizim için de önem taşıyan bir geziydi. Çünkü ilk defa Brüksel’de Noel’in büyülü atmosferinin tadını çıkarmak için bir fırsatımız olmuştu.
Noel geliyor ve biz size kış mevsiminde Brüksel’de neler yapabileceğinizi anlatıyoruz. Şu soruyu kendinize sorduğunuzu tahmin ediyorum. Kış ortasında buna değer mi? ya da gidersem gerçekten eğlenir miyim?
Benim çok eğleneceğinizden ve çok da keyif alacağınızdan en ufak bir şüphem yok. Sıcak çikolataları ve en güzel kazaklarınızı hazırlayın ve şehir ışıklarının muhteşemliği altında Brüksel’de Noel’in büyülü atmosferinin tadını çıkarın.
Sadece çikolata mağazalarını bile dolaşsanız o muhteşem birinci sınıf çikolatalara sundukları dekorların bile içinizi ısıtacağına ve sizi mutlu edeceğine eminim. Bir de Grote Markt’a yapılan muhteşem bir
ses ve ışık gösterisi var ki gerçekten çok iyi.
Gezginler için yazımın bundan sonraki bölümlerinde söz konusu şehir ile ilgili işinize yarayacak detaylı bilgiler vereceğim.
Noel’de Brüksel Gezisi
Brüksel’de Ulaşım
Brüksel’de rahat gezebilmek için öncelikle Brüksel Ulaşım Sistemi konusunda yeterli bilgi sahibi olmak şart. Şehirde neredeyse her türlü aracı kullandık. Bu nedenle rahatlıkla bu konuyu geniş şekilde ele alabilirim.
Toplu taşıma ağı (metro, tramvay ve otobüs) Brüksel Şehirlerarası Ulaşım Şirketi (STIB-MIVB) tarafından yönetiliyor.
Geniş STIB-MIVB ağı sayesinde, Brüksel içinde toplu taşıma ile seyahat etmek oldukça kolay. Bu arada STIB-MIVB Brüksel’in Toplu Taşıma Şirketi oluyor bilginize….Brüksel’deki bazı otobüs hatları da TEKİ ve De Lijn tarafından yönetiliyor.
Şehrin mahallelerini tren, tramvay, metro ve otobüs ile birbirine bağlayan Brüksel’in toplu taşıma sistemi, dolaşmak için herkes için güzel seçenekler sunuyor.
Kartlar, biletler, Brüksel Zaventem Havaalanı ve Brüksel Güney Charleroi Havaalanı dahil ulaşım ile ilgili tüm detayları Brüksel Ulaşım Sistemi başlıklı yazımızda bulabilirsiniz.
Brüksel Tarihi
Brüksel’e dair bilinen en eski referans, Frankça “bataklıklarda yerleşim” anlamına gelen Bruocsella adını taşıdığı 10. yüzyıla dayanıyor. O dönemdeki yerleşim, daha sonra Brabant Dükalığı olarak bilinen Aşağı Lorraine’in bir parçasıymış.
Brüksel gelişimini güneyden kuzeye akan Senne Nehri üzerindeki konumuna ve Köln, Brugge vb. kasabaları bağlayan doğu-batı ekonomik yoluna borçlu çünkü Yol ve nehrin kesiştiği noktada, Brabant Düklerinin koruması altında bir pazar ve takas yeri gelişmiş. 12. yüzyıla gelindiğinde Brüksel, kuleler ve müstahkem geçitleri olan savunma surlarıyla çevriliymiş.
12., 13. ve 14. yüzyıllarda Brüksel, Brabant Dükalığı’nın en büyük şehirlerinden biri haline gelmiş. Ekonomik dayanağı ise; Paris, Venedik, Fransa’nın Champagne bölgesi ve diğer yerlerdeki fuarlara ihraç edilen lüks kumaşların üretimiymiş.
Kumaş ticareti, Brabant Dükü’nün yardımıyla tam bir siyasi hakimiyet elde eden ve hanedanlığa dönüşen birkaç girişimci tüccar ailesine servet kazandırmış. İş ve belediye işlerini kontrol eden bu aileler, aynı zamanda sulh hakimi olarak da yetki kullanıyor, bölge sakinleri arasında çıkan anlaşmazlıklara karar veriyor ve komşu bölgeler için bir temyiz mahkemesi olarak hareket ediyorlarmış.
Bu tür yetkilerin kötüye kullanılması, 1280, 1303, 1360 ve 1421’de şiddetli halk ayaklanmalarına yol açmış. Bu son ayaklanma, yerel güçlerin soylu aileler ile zanaatkârlar ve diğer işçilerden oluşan loncalar arasında bölündüğü daha adil bir yönetim sistemine yol açmış ama 1719 gibi geç bir tarihte Frans Anneessens liderliğindeki bir halk ayaklanması, onun alenen idam edilmesiyle sonuçlanmış.
14. yüzyıldaki en önemli olaylar, Flanders Kontluğu birliklerinin Brabant Düklüğü’nü işgali, Brüksel’in kısa süreli düşmesi ve şehrin kurtuluşundan hemen sonra 19. yüzyılın ilk yarısına kadar ayakta kalan büyük surların inşa (1357-79) edilmesiymiş.
1430 yılında düklük, Burgonya Dükü’nün topraklarıyla birleştirilmiş. 1477 yılına kadar süren Burgonya dönemi, siyasi ve sanatsal prestij dönemiymiş. Brüksel, bugünkü Benelüks topraklarının merkezi idari organlarının merkezi haline gelmiş ve zengin bir sanat ve kültür merkezi oluşmuş.
Rogier van der Weyden’in (resmi olarak atanan şehir ressamı) resimleri, ahşap heykeller, tarihi motifli büyük duvar halıları, tabaklar, mücevherler ve Brükselli zanaatkarların diğer ürünleri Avrupa’ya ihraç edilmeye başlanmış.
Pazar yerinin yakınında, Belediye Binası (1402-54), şehrin koruyucu azizi Başmelek Mikail’in heykeliyle taçlandırılmış uzun delikli çan kulesiyle gururla yükselmiş. Çeşitli Gotik kiliseler ve katedraller mimari ihtişama katkıda bulunmuş.
15. yüzyılın sonlarında Kutsal Roma İmparatoru I. Maximilian’a karşı başarısızlıkla sonuçlanan bir isyanın neden olduğu uzun süreli bir siyasi krizden sonra Brüksel, Kutsal Roma İmparatoru ve İspanya Kralı olarak, V. Charles (1519-56) döneminde başkent konumunu yeniden kazanmış.
Charles’ın 3 hükümet konseyi (Devlet Konseyi, Özel Konsey ve Maliye Konseyi) Brüksel’de kalıcı olarak kurulmuş ve şehrin nüfusu 16. yüzyılın ortalarında yaklaşık 50.000’e ulaşmış. 1561 tarihinde Brüksel’i Willebroek’a bağlayan Willebroek Kanalı kazılmış ve bu kanal ile Antwerp ve Kuzey Denizi’ne doğrudan erişim sağlanmış.
Reformasyon Brüksel’i de etkilemiş. Bölgedeki ilk Protestan şehitler olan 2 Lutherci vaiz, 1523 yılında Grote Markt’da kazıkta can vermiş ve onları birçok Lutherci, Anabaptist ve Kalvinist izlemiş.
Benelüks’ün İspanyol Habsburg yöneticilerine karşı ayaklanması sırasında (bkz. Seksen Yıl Savaşları), Brüksel 1578-1585 yılları arasında Kalvinist yönetimi altına girmiş. Ancak 1585 yılına gelindiğinde Belçika bölgesi Hollanda Krallığı’ndan ayrılmış, Katolik İspanyol Habsburglarına teslim olmuş. Böylece Brüksel, 18. yüzyıla kadar İspanyol Hollandası’nın bir parçası olarak kalmış.
Karşı Reform ve Arşidük VII. Albert ve Isabella’nın (1598-1633) saltanatı, İtalyan-Flaman Barok tarzında halen ayakta olan bir dizi güzel kilisenin inşasıyla kentsel çevrede iz bırakmış.
1695 yılında Fransa Kralı XIV. Louis’in ordularının yaptığı bombardıman sırasında, çeşitli zanaat merkezleri de dahil olmak üzere yüzlerce bina yangında yok olmuş. Bu felaketten, günümüzde Grote Markt’ı çevreleyen mimari yapılar olan yeni lonca binaları ortaya çıkmış.
İspanyol Hollandası’nın kontrolü 1713 yılında Avusturya Habsburgları’na geçince Brüksel, Avusturya Hollandası’nın bir parçası olmuş. Avusturya yönetimi altında şehir, 1746-48 yılları arasında Fransız birlikleri tarafından kısa ama maliyetli bir işgale uğramış, ancak 18. yüzyılın ikinci yarısındaki genel ekonomik toparlanmadan yararlanarak bir finans merkezi haline gelmiş ve yeni endüstriler kurmuş. Şehrin yukarı kısmı, Place Royale ve Brüksel Parkı’nın inşasıyla sonuçlanan büyük ölçekli bir şehir planlamasına sahne olmuş.
Kutsal Roma İmparatoru II. Joseph hükumetine karşı gerçekleştirilen Brabant Devrimi’nin (1789-90) ardından, Fransız cumhuriyetçi orduları yardımıyla Belçika prenslikleri Fransa’ya ilhak edilmiş. Napolyon döneminde Brüksel, Fransız Dyle ilinin merkez kenti konumuna düşürülmüş.
Napolyon I’in Waterloo’daki (1815) yenilgisinin sonuçlarından biri, Hollanda Birleşik Krallığı’nın kurulması olmuş. 16. yüzyılda ayrılmış olan güney ve kuzey eyaletlerinin yeniden birleşmesi 15 yıl (1815-30) sürmüş. Bu dönemde Brüksel, başkent statüsünü Lahey ile paylaşmış.
Şehir surlarının yıkılması (1810-40) ve yerlerine ağaçlıklı bulvarların yapılması ve 1832 yılından itibaren Hainaut eyaletinden başkent üzerinden Anvers limanına kadar deniz taşımacılığını mümkün kılan Brüksel-Charleroi Kanalı’nın kazılmasıyla şehrin görünümü önemli ölçüde değişmiş.
1830 yılında devrim ile Belçika bağımsızlığını kazanmış ve Brüksel, Belçika’nın başkenti ve hükumetin merkezi olmuş. Şehrin büyüyen siyasi ve idari rolü, ekonomik ve finansal bir merkez olarak önemini artırmış. 1846 yılında 123.000’den fazla nüfusuyla, Belçika’nın kara ve demiryolu ağının merkezi haline gelmiş.
I. Dünya Savaşı sırasında Belçika’nın Alman işgali (Ağustos 1914-Kasım 1918) sonrası Belçika ordusu 18 Kasım 1918’de başkenti yeniden işgal etmiş. Büyük Brüksel olarak bilinen metropol, 1932’de resmen iki dilli bir şehir olmuş.
II. Dünya Savaşı’nda Brüksel, 18 Mayıs 1940 tarihinde Almanlar tarafından işgal edilmiş. Şehir büyük bir fiziksel hasar görmemiş ancak sert işgal koşullarına tabi tutulmuş. I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi Almanya, Flaman özerkliği taraftarlarını destekleyerek ülkeyi bölmeye çalışmış. Flamanlar aslında düşmanla işbirliği yapmış olsa da, Brüksel metropolünde Flaman karşıtı duygular yükseliyordu. Şehir, 3 Eylül 1944 tarihinde İngilizler tarafından kurtarılmış.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Brüksel, Avrupa Toplulukları’nın (Avrupa Birliği’nin [AB] öncülleri) merkezinin Brüksel’in Léopold Bölgesi’nde kurulması (1958) ve NATO karargahının Paris’ten kuzeydoğudaki Evere komününe taşınmasıyla (1967) belirgin şekilde daha uluslararası bir hale gelmiş.
20. yüzyılın son on yıllarında, anayasal ve idari reformlar sonucunda Belçika federal bir devlet haline gelmiş ve Brüksel Başkent Bölgesi, 1989 yılında Flaman ve Valonya bölgeleriyle birlikte 3 özerk bölgeden biri olarak kurulmuş. Bu arada, Avrupa Toplulukları ve halefi AB’nin boyutu ve kapsamı genişledikçe, Brüksel de kurumları ile “yeni Avrupa”nın başkenti olarak gelişmiş.
Brüksel’de Gezilecek Yerler
-Büyük Meydan (Grote Markt)
Brüksel’in merkezi meydanı Grote Markt’tır. Güzel bir estetik ve tarihi yapıya sahip olan meydan, aynı zamanda eski Brüksel Belediye Binası (Stadhuis van Brussel), Broodhuis (Ekmek Evi) ve birçok lonca evine ev sahipliği yapıyor.
Belçika’nın en turistik yeri ya da herkesin mutlaka fotoğrafının olduğu yer dersem sanırım yanlış olmaz.
Grote Markt, Dünya’nın en güzel meydanlarından biri olarak kabul ediliyor. Döneminde Brüksel’de yaşayan Fransız yazar Victor Hugo da aynı görüşteymiş.
Diğer taraftan meydan 1998 yılından beri Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyormuş. UNESCO’ya göre, meydanın listeye dahil edilmesinin 2 önemli sebebi varmış.
-Bölgenin kültürünün ve toplumunu karakterize eden mimari ve sanatsal stillerin eklektik ve son derece başarılı bir karışımının olağanüstü bir örneği olması.
-Mimarisinin karakteri, kalitesi ve kamusal alan olarak olağanüstü niteliğiyle Kuzey Avrupa’nın refah seviyesinin zirvesinde olan son derece başarılı bir ticaret şehrinin evrimini ve başarılarını benzersiz bir şekilde yansıtması.
Bu değerlendirmelere katılmamak elde değil. Büyük Meydan’ın gelişimi de neredeyse 1000 yıl öncesine dayanıyor.
Tarihi belgelerde ilk defa 1174 yılında Senne Nehri’nin sağ kıyısındaki bir bataklığın kurutularak pazar meydanı yapılması ile geçmiş. Meydanın adı ise Nedermarckt olmuş.
13. ve 14. yüzyılda meydanın etrafı taş salonlar ve evlerle çevrilmiş.
15. yüzyılda güney tarafındaki evlerin yerine bugün meydanın en görkemli binası Brüksel Belediye Binası Belediye Binası ve saat kulesi inşa edilmiş (1449). Belediye binasının ilk mimarı, Brabant Gotik tarzının kurucusu Jan van Osy’nin öğrencisi olan Jacob van Tienen’miş. Sol kanat ve çan kulesinin (mevcut kulenin alt kısmı) inşasına, şehrin zengin ailelerinin himayesinde 1402 yılında başlanmış. Belediye binası, kireçli kum taşından inşa edilmiş.
Cesur Charles, sağ kanadın temel taşını atmış; böylece kulenin inşasına destek sağlamayı da amaçlamış. Sağ kanat sol kanattan daha küçüktür ve 1452’de Magna Aula’nın mimarı olan Willem de Voghel’in eseriymiş.
96 m yüksekliğindeki kule ise 1444-1449 yılında usta mimar Jan van Ruisbroeck tarafından inşa edilmiş. Kulede baş melek Mikail’in bir ejderhayı öldürdüğü yaldızlı bir heykel var. Ön cephede başta Brabant kontları ve dükleri olmak üzere hükümdarlar tasvir ediliyor. Son haliyle Münih Belediye Binası’na da çok benziyor.
1515-1531 yılları arasında meydandaki 2. önemli bina ‘Broodhuis’ (Ekmek Evi) inşa edilmiş. Bu isimle anılmasının sebebi 13. yüzyılda, binanın olduğu yerde fırıncıların ekmeklerini sattığı ahşap bir yapı olmasıymış. Saray mimarı II. Anthony Keldermans, zarif ve gösterişli Gotik tarzda yeni bir bina tasarlamış fakat inşaat başlamadan ölmüş. Yeni bina onun planlarına göre tamamlanmış. Yakınlardaki binalar da kamulaştırıldığı için yeni bina önemli ölçüde büyümüş. Binanın adı da mülk sahibi V. Charles’ın İspanya Kralı olması nedeniyle Fransızcada Maison du Roi (Kralın Evi) olmuş.
1523 yılında Engizisyon, Hendrik Voes ve Jan Van Essen’i Protestan oldukları için meydanda kazıkta yakmış.
1568 yılında Egmont ve Hoorn Kontları burada idam edilmiş. Son gecelerini ‘Broodthuis’ ‘te geçirmişler ve ertesi sabah Broodhuis’in önündeki darağacında kafaları kesilmiş.
16. yüzyılda Rönesans veya Barok tarzında evleri yeniden inşa edilmiş.
9 Yıl Savaşları sırasında 13-15 Ağustos 1695 tarihlerinde Fransız Kralı XIV. Louis Brüksel’i bombalatmış. Belediye Binası ve Broodhuis tahrip olmuş. Meydandaki lonca evlerinin çoğu yıkılmış.
1697-1698 yılları arasında yıkılan lonca ve evler yeniden inşa edilmiş. Tipik olarak ahşap olan bu evler, Flaman-İtalyan Barok tarzında yeni taş evlerle değiştirilmiş.
Örneğin bu cephenin en sağındaki ev De Sterre, Büyük Meydan çevresindeki en küçük ama en eski evlerden biri. 1852 yılında meydana erişim sağlamak için orijinal bina yıkılmış 1897 yılında Karel Buls belediye başkanlığı döneminde geniş cadde korunarak yayaların geçebilmesi için bir pasaj ile birlikte inşa edilmiş.
Pasajın altında 24 Ekim 1356 tarihinde şehri Flamanlardan geri almasıyla ünlenen Kruikenburg Lordu Everaard t’Serclaes Anıtı bulunmakta. Everard, pasajda bulunan yan yatmış Pirinç Kadın ve Köpek Heykeli ile anılıyor. Yerel halk arasında, Everard t’Serclaes heykelinin şans getirdiği ve dokunan herkesin dileklerinin gerçekleştiği söyleniyor.
1789 yılında Brabant Devrimi sırasında Avusturyalılar, Broodhuis’ten Birleşik Belçika Devletleri birliklerine top atışı yapmışlar.
1795 Fransız Devrimi ile loncalar kaldırılmış ve lonca binaları kamu malı olarak halka satılmış.
18. yüzyılın sonlarında meydana Grote Markt denmeye başlamış.
1873 yılında Broodhuis yıkılmış ve yeniden inşası başlamış. Mimar Victor Jamaer tarafından tasarlanan yapı neo-Gotik tarzdadır. Binanın merkez kulesiyle birlikte yüksekliği 38,49 m.
Günümüzde, 3 katında Brüksel tarihinin zengin bir koleksiyonunu barındıran Brüksel Şehir Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Müzede; zemin resimleri, tablolar, duvar halıları, dekoratif sanatlar, gümüş işlemeleri, halılar ve porselenlerden oluşan bir koleksiyon sergileniyor. Koleksiyondaki en önemli sanat eseri, şüphesiz müzeye ev sahipliği yapan bina. Pazartesi hariç her gün 10:00–17:00 saatleri arasında açık. İndirimli bilet 2 € normal bilet 4 €. Brüksel Kartı ile ücretsiz. Burayı gezmek için en az 1 saat ayırmanız gerekmekte. Özellikle Brüksel’in yanışını anlatan tablolar çok çarpıcı. Burayı ziyaret ederken aldığınız bilet ile GardeRobe MannekenPis müzesini ücretsiz gezebiliyorsunuz. Bu müzede Manneken Pis’e giydirilen değişik kıyafetler sergileniyor.
19. yüzyılın sonunda meydandaki evlerin cephelerini restore etmek için bir kampanya başlatılmış. 1883 yılında, belediye ile evlerin sahipleri arasında bir irtifak hakkı sözleşmesi imzalanmış ve evlerin cepheleri ile ilgili tüm sorumluluk belediyeye geçmiş. (Bu sözleşme bugün de yürürlükte olup, belediye, meydandaki kamu ve özel binaların cephelerinin bakımını ve onarımını sürdürüyor. )
2022 yılında Brucity’ye taşınmasından bu yana, eski belediye binası törensel ve turistik amaçlarla hizmet vermeye başlamış. Pazartesi, Çarşamba 11:00 – 17:00 (son giriş 16:00); Cuma, Cumartesi: 15:00-19:00 (son giriş 18:00). İndirimli bilet 8 € normal bilet 15 €. Brüksel Kartı ile ücretsiz. Burayı gezmek için en az 1 saat ayırmanız gerekmekte. Özel Rehberli Panoramik Tur 25 €. İsteyenler hafta sonları rehberli bir tura (15 kişi) katılabilir ve kuleye tırmanabilirler. Bu tur, şehrin 360 derecelik Brüksel siluetini hayranlıkla izlemek için nefes kesici bir deneyim sunuyor. Ziyaretçiler, ana salonlardan ikisini (Düğün Salonu ve Gotik Salon) gezip ve Grand Place manzaralı Belediye Binası balkonuna çıkabiliyor.
Meydan, her zaman kalabalık. Günümüzde konser vb. kültürel organizasyonlar için de kullanılıyor. En güzel etkinlik ise 2 senede bir Ağustos ayında yapılan çiçekten halı festivali.
-İşeyen Çocuk (Manneken Pis)
Rue de l’Etuve Sokağı’ndan devam ederseniz Ruede du Chéne Sokağı’yla kesişme noktasında şehrin asi ruhunun simgesi İşeyen Çocuk Heykeli’ni görebilirsiniz. Tabii ki heykel aslında çıplak değil. Gardırobunda 900’den fazla takım elbise bulunduğu söyleniyor.
Manneken-Pis, aslında 15. yüzyıldan beri içme suyu dağıtımında önemli bir rol oynayan bir çeşmeymiş. 1695 yılındaki Brüksel bombardımanından da zarar görmeden kurtulunca şehir hayatında giderek daha önemli hale gelmiş, hatta ünlenmiş.
Efsaneye göre bu çocuk bombardıman sırasında Fransızlar şehri barut ile patlatmak isterken ateşlenen fünyeyi işeyerek söndürmüş.
18. yüzyılda Manneken-Pis’in yılda en az 4 kez giydirildiği kayıtlara geçmiş. Günümüzde ise belirli tarihlerde 23 kez giydiriliyor.
-Galeries Royales Saint Hubert
Genç mimar Jean-Pierre Cluysenaer’in 1837 civarında başlattığı proje, konutları, mağazaları, kültürel alanları ve yürüyüş alanlarını bir araya getiren bir bina inşa ederek işçi sınıfı mahallesini temizlemeyi amaçlıyormuş.
Çalışmalar 1846’da başlamış ve resmi açılış töreni 20 Haziran 1847’de I. Leopold’un huzurunda gerçekleşmiş.
Merak edenler için yazıyorum çünkü tersini düşünebilirler. Milano’daki Galleria Vittorio Emanuele II için burası ilham kaynağı olmuş.
Bu galerilerle Brüksel, anıtsal bir geçitle donatılmış ve Paris ve Londra gibi büyük Avrupa şehirleri arasında, hatta Milano, Moskova ve Berlin’in bile önüne geçmiş.
Şehrin yukarı ve aşağı kısımlarını birbirine bağlayan bu proje ile işçi sınıfının yoğun olduğu bir mahalle de temizlemiş.
Zamanında Victor Hugo, Alexandre Dumas, Edgar Quinet vb. sürgün edilen Fransız sanatçılar hep buradaki kafelerde buluşuyormuş.
Galeries Royales St-Hubert camekan tavan ve vitrinleriyle oldukça hoş bir mimariye sahip. Bir zamanlar “Brüksel’in Şemsiyesi” lakaplı olan bu Floransa Rönesans tarzı geçit, büyük mağazaların ortaya çıkışından önceki şehrin ticari patlamasının en güzel örneği olmaya devam ediyor.
Bir dizi kendi kendini taşıyan kemerle desteklenen ustaca cam tavan, daha iyi havalandırma sağlayan ve yoğuşmayı önleyen balık pulu panellere sahip.
Galeride en çok ülkenin çikolata dünyasının ünlüleri dikkatinizi çekecek. Belçikalı usta çikolatacı Neuhaus’ın tamamen çikolataya adanmış bir atölyesinde çikolatalı muslar, sıcak çikolatalar, pralinler, ünlülerin markası Brüksel’deki Corné Port-Royal Çikolata Fabrikası’nın en saf çikolata geleneğiyle birinci sınıf Manon sucre” adlı pralini, el yapımı ve süslü gerçek mücevherler Mary çikolataları, 1913’ten beri geleneksel tariflere göre üretilen Léonidas pralinleri vb. tüm ünlü çikolata tatlarını burada görebilirsiniz.
Bugün, yılda yaklaşık 6 milyon ziyaretçisi olan Galeries Royales Saint-Hubert , tarihle iç içe olan Brüksel’de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri!
Rue du Marché aux Herbes Sokağı’na açılan galeri Grand Palas’ın kuzeyinde yer alıyor ve meydan ile bağlantılı. Bruxelles Central Metro İstasyonu’ndan buraya ulaşabilirsiniz. Pasaj istasyona 4-5 dakika yürüme mesafesinde bulunuyor.
-Brüksel Borsası (Bourse Brussels)
Bina 1873 yılında mimar Léon-Pierre Suys’un tasarımına istinaden tamamlanmış. Eski Tereyağı Pazarı ve Senne Nehri’nin tonozu üzerine, neo-Rönesans ve İkinci İmparatorluk dönemlerinin bir karışımı olan eklektik bir tarzda inşa edilmiş.
Başlangıçta “Borsanın Sarayı” olarak adlandırılan bu yapı, daha sonra bir finans gücü merkezine dönüşmüş.
Yıllar geçtikçe Borsa görünümünü kaybetti ve 2015 yılında son yatırımcılar da binayı terk etmiş.
Bugün Brüksel Borsası, merkezi bir galeri, bir restoran, sergi ve toplantı odaları içeren halka açık bir alandan oluşuyor.
Diğer bölümde ise ‘Belçika Bira Dünyası’ (Belçika bira kültürü üzerine kalıcı sergi) ve Bruxella 1238 arkeolojik alanı bulunmakta.
Müzeler elbette halka açık. 19. yüzyıl Belçika’sında sanayileşmenin en parlak dönemine tanıklık eden Borsa, başlı başına bir müze.
-Aziz Michael ve Aziz Gudula Katedrali Cathédrale Saints-Michel-et-Gudule
800’li yıllarda katedralin yerinde St.Michael adına bir şapel varmış. 1047 yılında şapel yerini bir kiliseye bırakmış. St.Gudula Kilisesi’nin kalıntıları da buraya transfer edilince kilise bugünkü adını almış. 69 metrelik ikiz kuleleriyle bugünkü halini 1500’lü yıllarda alan kilise 1962 yılında katedrale dönüştürülmüş. Katedralin adının verildiği St.Michael ve St.Gudula Brüksel’in koruyucu azizleri olarak kabul ediliyor. Paris’teki Notre Dame Katedrali’ne çok benziyor.
Katedralin özelliği ise Belçika’nın milli kilisesi olması. Hazine bölümü hariç girişin ücretsiz olduğu kilisede Belçika kraliyet ailesinin önemli düğün ve cenaze vb. seremonileri gerçekleştiriliyor.
Katedral 07:30-18:00 saatleri arasında açık. Kiliseye ait değerli eşyaların sergilendiği hazine bölümü için ise kişi başı 2 € ücret alınıyor. Bruxelles Central Metro İstasyonu’ndan buraya ulaşabilirsiniz.
-Mary Magdalene Şapeli (Chapelle de la Madeleine)
Brüksel Parkı’na ve Grote Markt’a kısa bir yürüyüş mesafesinde bulunan zarif şapel, şehrin en görkemli ve en eski dini yapılarından biridir. Tipik 13. yüzyıl kırmızı tuğla işçiliği, etkileyici gri taş nefi ve sunağı zarif bir şekilde çevreleyen Gotik kemerleriyle öne çıkan mimari tarzıyla ünlü. Birçok yenilemeden geçmesine rağmen, olağanüstü özgünlüğünü korumakta
1695 Fransız bombardımanı sırasında önemli hasar görmüş. Fırıncılar loncasının cömert bağışı sayesinde derhal yeniden inşa edilmiş.
II. Dünya Savaşı’nın ardından yıkılmaya mahkûm gibi görünmüş, ancak, 1957 yılında, 1665 tarihli Brabant Barok tarzındaki eski Saint Anne Şapeli’nin cephesinin eklenmesiyle kurtarılmış. Cephenin 1637 tarihli Barok portalında İsa, Mecdelli Meryem ve meleklerin tasvirleri yer alıyor.
–Sanat Tepesi (Mont de Arts)
Mont des Arts bahçesi, Brüksel Kraliyet Sarayı’nın altında yer alır ve şehrin tarihi merkezindeki Royal Quarter ile Grote Markt arasında, şehrin yukarı ve aşağı kısımları arasında yeşil bir geçiş sağlar.
Aslen 1910 Evrensel Sergisi için inşa edilen yapı, 1950’lerde Mont des Arts’ın geniş kentsel kompleksinin bir parçası olarak uyarlanmış. Mont de Arts’ın kuruluş fikri Kral II. Leopold’a ait. Başta Expo 1910 için geçici olarak kurulan bahçe, halk tarafından sevilince kalıcı olmuş.
Mont des Arts Kompleksi; kraliyet Kütüphanesini, “Mont des Arts” olarak adlandırılan bir alışveriş ve ofis galerisini; cam küpü ve I. Albert heykelini ve Meydan Kongre Merkezi’ni içeriyor.
Burası, Brüksel temalı fotoğraf çekmek için en güzel noktalardan biri. Zamanında işçi sınıfının yaşadığı alçak alan ile aristokratik kesimin yaşadığı üst alanı birleştirmek üzere düşünülmüş.
-Brüksel Kraliyet Sarayı (Palais Royal)
1783 yılında inşasına başlanan saray 1904 yılında Leopold II tarafından geliştirilerek bugünkü halini almış. Adı sizi yanıltmasın Kraliyet ailesi artık burada yaşamıyor.
Rue Brederode Caddesi’nde bulunan sarayı 10:00-16:30 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Sarayın bünyesinde, Belçika tarihi hakkında değerli bilgiler edinebileceğiniz Musee Belvue faaliyet gösteriyor. R Parc Metro İstasyonu’ndan buraya ulaşabilirsiniz. Parc de Bruxelles
Rue Brederode Caddesi’nde bulunan sarayı 10:00-16:30 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Sarayın bünyesinde, Belçika tarihi hakkında değerli bilgiler edinebileceğiniz Musee Belvue faaliyet gösteriyor. R Parc Metro İstasyonu’ndan buraya ulaşabilirsiniz. Parc de Bruxelles
-Brüksel Parkı (Parc de Bruxelles)
Kraliyet Parkı olarak da bilinen Brüksel Parkı, Hyde Park kadar büyük veya Central Park kadar hareketli olmasa da şehir sakinlerinin dinlenmek için favori mekan. Brüksel Kraliyet Sarayı’na bakan Brüksel Parkı, şehrin ilk halka açık parkı. 18. yüzyılda Burgonya Dükleri ve Hollanda Valileri’nin eski parkının kalıntıları üzerine inşa edilmiş.
Orta Çağ’da Brabant Dükleri, 1770 yılında bölge çeşmeler, heykeller ve yürüyüş yollarıyla donatılmış sakin bir parka dönüştürülene kadar burayı av rezervi olarak kullanmış.
Park, neoklasik bir gezinti yolu olarak tasarlanmış. Park, temaları Greko-Romen mitolojisinden esinlenen çok sayıda heykelle dekore edilmiş.
-Türk Bölgesi (Schaerbeek)
Bilmeyenleriniz olabilir Brüksel’de Schaerbeek semtinin batı kısmını oluşturan bir Türk Mahallesi var. Mahallenin nüfusunu çok büyük ölçüde Afyon Emirdağlılar oluşturuyor. Bazen gazetelere de haber olarak çıkıyorlar. Daha sonra ise Faslılar, Afrika ve Asyalılar bu bölgede yaşıyor.
Türkler daha çok Aziz Mary Kraliyet Kilisesi’nin etrafındaki bölgede yaşıyor. O kadar yoğunlar ki Belçikalılar buraya “Petite Anatolie” diyor.
Kilise’nin inşaatına 1845 yılında başlanmış 1885 yılında tamamlanmış. O dönemde bölge daha çok zenginlerin yaşadığı merkeze yakın bir bölgeymiş. 1950’li yıllardan itibaren göçün başlaması ile birlikte bölgenin demografik yapısı da değişmeye başlamış. Türklerin göçler ile bir arada iç içe yaşamaları mahalleyi de bir getto haline getirmiş. Bugün hala gençlerimiz bu sebeple Belçikadaki yaşam tarzına adapte olamama sorunu yaşıyor.
Bölgenin güzel yanları da var elbet. Örneğin saat 20:00’dan itibaren Brüksel’de yemek bulabileceğiniz tek yer Türk Mahallesi. Ben burada gece yarısı işkembe çorbası içen Fransızları gördüğümde çok şaşırmıştım.
-Çin Evi ve Japon Kulesi (Pavillon Chinois-Tour Japonaise)
Parc de Laeken’de yer alan uzak doğu yapılarının ikisi de 1901-1910 yılları arasında Kral II. Leopold tarafından inşa ettirilmiş.
Belçika kralı Çin’i ziyaret eden ilk Avrupa lideriymiş. Bu nedenle jest olarak, Çin bu evi Belçika’ya hediye etmiş. Günümüzde emniyetli görülmediği için ziyarete açık değiller yalnızca dışarıdan bakabiliyorsunuz. Atomium ve Mini Europe’a yapacağınız gezi kapsamında yakın oldukları için görülmek üzere beraber planlanabilir.
-Atomium
1958 yılında Expo 58 Fuarı için inşa edilen anıt yapı mimar André Waterkeyn tarafından tasarlanmış. 6 ay boyunca durması planlanmışken halk tarafından öyle sevilmiş ki günümüzde modern Brüksel mimarisinin sembolü haline gelmiş.
Zaten bugün Brüksel’de turistlerin en çok ziyaret ettiği yer de burası. Gördüğünüz her biri 18 m çapında olan 9 küre bir demir kristalinin 165 milyon kez büyütülmüş halini temsil ediyor.
Küreler 12 boru ile birbirine bağlanmış ve yürüyen merdivenler ile fuar hollerine geçiş yapılmış. Tüplerin ve kürelerin içerisinde dolaşma imkanı var.
102 m yükseklikteki en üsteki küreden Brüksel’i izleyebilirsiniz. Yine burada bulunan sadece Belçika yemekleri sunan restoranda başkenti seyrederek yemeğinizi de yiyebilirsiniz.
Atomium, 10:00-18:00 saatleri arasında açık. Kişi başı 15 € ücret alınıyor. 13-17 yaş arasındaki çocuklar ise 8 € ödüyor. Daha alt yaş grupları ücretsiz.
Eğer biletinizi Mini Europe ile kombine alırsanız (Benim de tavsiyem bu) kişi başı 27,5 € ücret alınıyor. 13-17 yaş arasındaki çocuklar ise 21,1 € ödüyor. Daha alt yaş grupları ücretsiz. Biletleri internetten alırsanız % 6 civarında ek bir indirim de alıyorsunuz. Biletleri internetten almak için tıklayınız.
Buraya nasıl geleceğinize gelince 6 Numaralı Metro Hattı’nın son istasyonu olan Heysel Metro İstasyonu’nda inerseniz 5 dakika yürüyerek Atomium’a ulaşabilirsiniz.
-Mini Europe
Big Ben, Venedik gondolları, TGV trenleri, Berlin Duvarı’nın yıkılışı, Sevilla’da boğa güreşleri, Ariane Uzay Gemisi’nin kalkışı gibi yaşanılan 350 olay ve sahnenin 1:25 ölçeğinde minyatürize edilerek betimlendiği Mini Europe sadece çocuklarınız için değil siz büyükler için de muhteşem bir yer.
Minyatürleri detaylı bir şekilde incelerseniz parktaki gezi yaklaşık 2 saat sürüyor. Türkiye’ye dair tek şey ise THY uçağı. Atomium’a sadece 200 metre uzaklıkta. Her gün 09:30-18:00 saatleri arasında parkı ziyaret edebilirsiniz. Biletleri kombine almanız gerektiğini düşündüğümden birleşik fiyat bilgilerini Atomium başlığında belirttim.
6 Numaralı Metro Hattı’nın son istasyonu olan Heysel Metro İstasyonu’nda inerseniz 5 dakika yürüyerek Mini Europe parkına ulaşabilirsiniz.
Brüksel’de Ne Yenir? Nerede Yenir?
Brüksel dendiğinde akla ilk gelenler midye, bira, patates kızartması, waffle ve çikolata, oluyor.
Merkez bölgede en iyi yemek yenilecek yerler ise genel olarak Rue des Bouchers üzerinde yer alıyor.
-Chez Léon
Bir midye sever olarak Brüksel’e gelip Chez Léon’a gitmemek olmaz. Çünkü bu restoran hem midye severler için bir tabu hem de Brüksel hatta Belçika ağız tadı için bence tam bir başlangıç noktası.
İşin ilginci Belçika midye üretimi yapan bir ülke değil çünkü kıyıları buna müsait değil ama midyeyi çok seviyorlar. Bu nedenle Belçika günümüzde Dünya’nın en çok midye ithalatı yapan ülkesi.
Leon için zincir diyenler de var ancak benim bildiğim Brüksel ve Paris olmak üzere 2 şubesi var. Brükseldeki restoranı Léon Vanlancker 1893’te açmış Paris ise yüz küsür yıl sonra, 1989’da açılmış.
Dolayısıyla esas olan Brüksel. Belçika’daki orijinal adı “Chez Léon“ yani Leon’un Yeri iken Paris’te “Léon de Bruxelles” yani Brükselli Leon olarak biliniyor.
Chez Léon ile ilgili daha detaylı bilgi için Bir Midye Efsanesi Chez Léon başlıklı yazımıza bakabilirsiniz.
-Delirium
Bir bira sever olarak Brüksel’e gelip Bira Efsanesi Delirium’a gitmemek olmaz. Çünkü bu mekan hem bira severler için bir tabu hem de Brüksel hatta Belçika biralarını denemek için bence tam bir başlangıç noktası.
İşin ilginci Belçika kişi başına üretim ve tüketim yönünden Dünya’da listenin en başındaki ülkelerden biri olmasa da Dünyaca ünlü bir bira ülkesi olarak kabul ediliyor. Çünkü bira yapmak Belçika’daki çeşitli şehir, kasaba ve toplulukların yaşayan mirasının bir parçası olmuş durumda.
Günümüzde Belçika’da 250’den fazla bira fabrikası ve 150’den fazla bira şirketi var. 80’li yıllardan beri butik biralar da popüler hale gelmiş. Bu kadar küçük bir ülke için hakikaten çok fazla bira üretimi söz konusu.
Belçika’yı bira ülkesi yapan ise ülkenin benzersiz iklim ve toprak koşulları. Söz konusu durum bira üretimi için gereken ana girdiler olan şerbetçiotu ve arpanın yetiştirilmesini son derece uygun kılıyor. Böylece farklı fermantasyon yöntemleri kullanılarak ülkeye has lambic, buğday birası, saison ve manastır biraları dahil olmak üzere 1.500’e yakın bira çeşidi üretiliyor. Bugün ülkemizde marketlerde bile görebileceğimiz benim de çok sevdiğim Duvel, Leffe, Hoegaarden gibi markalar Belçika üretimi biralar mesela.
Gelelim Delirium’a. Konumuz aslen 2500 çeşit bira bulunan bir mekan kompleksi ama Delirium sadece bir mekan ismi değil çok fazla çeşidi de olan bir bira markası aslında. Belçika’ya gelirseniz etrafta göreceğiniz Uçan Pembe Filler de bu markanın sembolü.
Delirium’un ünlü merkez kafesi hariç kompleks olarak 7 farklı barı daha var. Bunun dışında ise Dünya çapında 26 franchise noktasına sahip.
Delirium ile ilgili daha detaylı bilgi için Bira Efsanesi Delirium başlıklı yazımıza bakabilirsiniz.
-La Chaloupe D’or
Gerçek ve ev yapımı Brüksel mutfağını görmek ve tatmak istiyorsanız hemen Grote markt’ta bulunan La Chaloupe d’or’u tavsiye ederim. Öncelikle belirteyim biz yemek için buraya gelmedik. Brüksel’den Leuven’e dönüş öncesi sıcak bir şeyler içmek ve tatlı yemek için uğradık.
Ancak, menüye baktığımda Belçika yemekleri yaptıklarını sunumlarının güzel ve tercih edilen bir mekan olduğunu gördüm. mekan aslen 4 katlı. Geleneksellik ve modernlik arasında, kahve, yemek veya etkinlik için ideal, benzersiz bir dekor sunuyor .
Biz burada 3 kahve 2 Crème brûlée ve benim tercihim olarak yerel tatlı Merveilleux met Speculaas aldık.
Merveilleux, Belçika kökenli bir kek. her şey çok güzeldi. Bahşiş dahil 30 € ödeyip kalktık.
Haftada 7 gün 11:00 – 00:00 arası açık. Adres: Grand Place 24, 1000 Bruxelles, Belçika Tel: +32 2 274 13 32
-Patates Kızartması (Frites) ve Waffle
Patates kızartması ya da Fransızca adıyla Frites’in Belçika mutfağının ana unsuru. Bizim için biraz basit gibi gözükse de de patates kızartması burada ana yemek ve çok fazla çeşidi var. Bu yüzden de bizim anlayışımızın tersine tek olarak da tüketiliyor. Hem de dev külahta ve çok farklı soslar eşliğinde. Büyük boy külahlar ile rahatlıkla doyabilirsiniz.
Fiyatları ise satıldığı yere göre 2.5-4 € arasında değişiyor. Bu patateslerin güzel olmasının sebebi Hollandalılar tarafından geliştirilen Bintje patatesinden yapılmış olması.
Belçika denince akla direkt waffle gelmeli. Genellikle üzerine eritilmiş çikolata ve aklınıza bile gelmeyecek meyveler koyuyorlar. Fiyatlar ise koyulan her malzeme için 1-2 € artıyor. Grand Place’nin etrafında waffle yiyebileceğiniz bir çok dükkan var.
Brüksel’de Alışveriş
-Çikolata
Belçika, Çikolata denince Dünya’da ilk akla gelen ülkelerden biri. Hatta Belçika Çikolatası bugün bir marka haline gelmiş durumda.
Ülke ekonomisinin ve kültürünün önemli bir parçasını oluşturan çikolata 19. yy.dan bu yana ülkede endüstriyel seviyede üretiliyor. Mesela herkesin çok sevdiği Pralin, Belçika çikolata endüstrisinin bir icadı.
Tabii ki bu duruma Afrika kolonisi olan Belçika Kongo’sundan getirilen büyük miktarlardaki kakaonun etkisi çok büyük. İhracat ise iç tüketimin tamamen karşılanabildiği 1980’den bu yana katlanarak artmış durumda. Neuhaus, Godiva, Leonidas ve Guylian ise en çok bilinen Belçika markaları.
Brüksel’de enfes el yapımı çikolatalar sunan çok sayıda küçük aile işletmesi çikolata dükkanı ile karşılaşacaksınız. Bunların çoğu yerel üretim yapan dükkanlar. Ortalama çikolatanın kilosu ise 40-80 € civarında geziyor. Kilosu 40 € altı çikolatalara iyi göz ile bakılmıyor.
Dükkanlarda daha çok pralin tipi dolgulu çikolata satıyorlar. Ad vermeye gerek yok genelde hepsi aynı kalitede çikolata üreten uzmanlar.
Pralinler; fındık, badem ezmesi, tuzlu karamel, kahve, likör, kremalı likör, kiraz ya da dış kabukla kontrast oluşturan çikolata dolgulu olabiliyor. Genellikle hediye kutularında deniz kabuğu, balık, elmas şeklinde satılıyorlar.
Truffles denen çeşitlere de bu dükkanlarda çokça rastlıyorsunuz. Pul pul veya pürüzsüz bir çikolata topu veya geleneksel olarak yer mantarı şeklinde bazen gofret içeren veya yüksek kaliteli bir kakao tozuyla kaplanmış oluyorlar. İçlerinden ise meyve, fındık, kahve ya da likör ganajı bulunabiliyor.
Canınız çikolata yemek de isteyebilir. Genel olarak 100 gramlık karışımları (altı veya daha fazla parça) yaklaşık 10 €’ya veya tek tek parçaları yaklaşık 1,5 €’ya satın alıp yiyebiliyorsunuz.
Yani sadece almak değil bakmak da bir o kadar zevkli. Galeries Royales Saint Hubert’in içerisindeki çikolata dükkanları gözlerinize büyük bir ziyafet çekmeden sizi uğurlamıyor.
Brüksel’de Nerede Kalınır?
Brüksel’de deneyimlediğimiz otel Ramada Brussels Woluwe. Otel, şehir merkezi ile Brüksel Havalimanı’nın tam arasında her ikisine de araçla 15 dakikalık uzaklıkta (Grand Place 4.9 km).
Doğa ile iç içe olduğunuz otelde 2 kişi kahvaltı dahil 120 € bir bedel ile kalmanız mümkün.
Bu fiyat pahalı diyorsanız bence de haklısınız Türk Bölgesini de (Schaerbeek) değerlendirmenizi tavsiye ederim. Burada daha uygun fiyatlara aile olarak kalabileceğiniz güzel oteller var. Bölgenin merkeze yakın olduğu düşünüldüğünde bu durumu da değerlendirmekte fayda var.
Değerlendirme
Brüksel’de gezerken yaparken hissedeceğiniz şey acaba biz bir şehirde miyiz? yoksa bir parkta mıyız? karmaşası olacaktır. İnsan düzeni ve yeşili bir arada görünce neden bizde her taraf beton diye düşünerek üzülüyor.
Hava soğuk ve kış şehir boştur diye aklınızdan geçirmeyin. Brüksel’in Noel döneminde de oldukça kalabalık olduğunu göreceksiniz.
2 kere gittiğim Brüksel söylenenlerin aksine bence kesinlikle sıkıcı değil gezmesi ve fotoğraf çekmesi son derece zevkli bir yer. Bu nedenle bu şehre en az 2 gün ayırmanızı tavsiye ediyorum.
Ayrıca buraya kadar gelmişken eğer vaktiniz varsa Brugge, Antwerp Gent, Oostende, De Haan ve Dinant gezileri de planlayabilirsiniz.
Belçika ile ilgili diğer yazılarımız için Belçika Gezi Rehberi‘ne bakmayı unutmayın. Bölgesel bir planlama için Benelüks Gezi Rehberi‘ne bakabilirsiniz. Sağlıcakla Kalın.
Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi Noel’de Brüksel Gezisi
